HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 3

Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 26 1001 İşte yukarıdan beri Hilâl-i Ahmer'in kıymetli ve insânî hidemâtından bir nebzesini taʻdâd etdim. Âlâm ü ıztırâbât-ı beşeriyenin teskînine ve felâketzedegânın imdâdına her dürlü müşkilâtı iktihâm ederek yetişen böyle rûh-ı milletden mülhem bir müessese-i kudsîye her ferd-i milletin vüsʻü derece- sinde yardım etmeğe borçlu olduğu tezâhür eder. Bu muʻâveneti nâsıl îfâ edebiliriz? Muhtelif sûretde iʻâne ve teberruʻâtda bulunmakla îfâ edebilirsek de şimdi elimizde kolay bir tarzda muʻâvenet eylemek fırsatı vardır. Geçenlerde posta idârehânelerine mahdûd mikdârda Hilâl-i Ahmer'e mahsûs iʻâne pulları gön- derilmişdir. Bu pulların bir, iki buçuk ve beş kuruşlukları vardır. Postahâneye mektûb tevdîʻ eden her ferd posta ücreti olarak vereceği beş kuruşa zamîmeten bir veya iki buçuk veyâhûd beş kuruş kıyme- tindeki Hilâl-i Ahmer pullarından da bir tânesini ilsâk etdiği sûretde bu kudsî müesseseye, dolayısıyla beşeriyet-i muztaribeye en yararlı bir yardımı îfâ etdiğine vicdânı müsterîh olarak emîn olabilir. Mayası sehâ, vefâ, merhamet, düşkünlere imdâd gibi secâyâ-yı fâzıladan yoğurulmuş olan yüce milletimin bu bâbda dirîğ-i muʻâvenet buyurmayacaklarına iʻtimâdım vâsıkdır. M. F." _______________ MEZÂLİM MEŞHERİ Esîrlerimizin Muhâberâtına Nasıl Mâniʻ Oluyorlardı? (24 numaralı nüshadan mâbaʻd) "-Luecade ve havâlîsi üserâ kumandanlığının müşâvirliği vazîfesini îfâ eden palikaryalıkdan yetişme Yunanlı Yüzbaşı Lazaros, Türklere karşı mütemâdiyen tezâyüd eden bir kin ve husûmet per- verde ediyordu. [1]313 [1897] muhârebesinde Dömeke'de Kral Kostantin'in borazan neferliğinde bu- lunan ve mahzâ kralist olması dolayısıyla kâimmakâmlığa kadar irtifâ[ʻ] eden ümmî kumandan Yorgi Manto, müşâviri olan bu Lazaros'un elinde bir oyuncak mâhiyetinde bulunuyor [45] ve Lazaros ne isterse Yorgi Manto bilâ-iʻtirâz: - Kala pedimo! diyor ve yapıyordu. Çünkü Lazaros cin fikirli, kurnaz, genç kafalı bir zâbit; Yorgi Manto ise câhil, ümmî, imzâsını yazmakdan âciz bir ihtiyâr, bir bunak, bir maʻtûh idi. Bu zâlim Yunanlı, cân alacak damarımızı bulmakda müşkilât çekmedi. Hapis, izin menʻi bu sabûr ve mütevekkil kitleyi, Türk zâbitânını nevmîd etmiyor ve bilakis her gün artan bu işkenceler Yunanlılığa karşı perverde edilen kin ve intikâmı tezyîd ediyordu. Muhâbere için ihdâs edeceği müşkilâtın kinini, husûmetini tatmîne medâr olabileceğini düşü- nen bu hâin Yunanlı, bir gün zâbitânı toplayarak: - Efendiler! Biz âilelerinizle olan muhâberâtınızı tedkîk etmediğimiz için siz Yunanistan ahvâl-i dâhiliyesi, vazʻiyet-i askeriyesi hakkında maʻlûmâtı hâvî mektûblar yazıyorsunuz. Ahîren elimize geçen ve imzâsı maʻlûm olmayan bir mektûbla biz bunu anladık. Binâenaleyh yazdığınız mektûblarla âilenizden gelen mektûblar sansür edilecekdir. Mektûblarınız iki satırı tecâvüz etmeyecek ve sıhhati- nizden başka bir haberi ihtivâ etmeyecekdir, dedi.

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=