HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 4

Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 37 1614 Şimdi bu proje bütün Hilâl ve Salîb-i Ahmerlere tevzîʻ edilecek ve bunların tasvîb veya iʻtirâz- ları bir defa komisyon tarafından tedkîk olundukdan sonra On İkinci Konferans daʻvet edilecekdir. Lahey ictimâʻından çıkan esâslı müfîd nokta bütün aʻzânın Beynelmilel Salîb-i Ahmer Komi- tesi'nin şimdiki teşkîlât ve vezâifini kabûl etmiş olmasıdır. Lâkin acabâ Lig yine bir aksilik çıkarma- yacak mı? Âkil Muhtar _______________ İCTİMÂʻÎ HIFZISSIHHA -12- İzdivâc Nüfûs siyâseti mevzûʻ-ı bahis olduğu şu günlerde hayât-ı ictimâʻiyemizdeki âile teşkîlâtını te- dkîk ve bu husûsda mevzûʻ müteʻâmil esâsâtı tenkîd etmek istiyoruz. Hayât-ı şahsiyenin idâmesi ile muvazzaf olan cemʻiyet-i beşeriye hayât-ı nevʻiyenin bekâsı vazîfesi [6] ile de mükellefdir. Hilkat, beşer-i kemâle erdikçe cinseynde heyecânlı bazı vezâif-i fiz- yolojiye ihdâs ederek nevʻin bekâsı husûsunu da halk etmiş ve asırların tekâmülü ile ictimâʻiyât ve medeniyet teessüs etdikden sonra âile teşkîli esâsı da tebellür edegelmişdir. Kemâle gelen bir gencin tâze dimâğındaki evlenmek hayâli ve mefkûresi pek heyecânlı ve tatlı bir hisdir. Bu tahassüs bilhâssa 20-25 yaşlarında hadd-i kemâle ererek birçok ilhâm ve ibdâʻlara bile masdar olur. Gençlerin hayâlinde pek tatlı tenemmüv eden bu mefkûrenin karşısına medeniyet ve ictimâʻiyâtın oldukça ârızalı, pürüzlü mevâniʻi kol salmaya başlayalıdan beridir ki, teehhül birçok mâniʻalara rastgelmiş, bir hayli vakfeler geçirmiş, bir sürü süzgeçlerden geçmeğe mecbûr olmuşdur. İbtidâî akvâm ve kabîlelerde evlenmek her yetişen, kemâle eden gence müyesser olan bir mev- hibe telâkkî olunmuşdur. Bu cihetle aʻzâ-yı cinsiyedeki neşv ü nemâ zuhûra gelince düğün merâsi- minin karâr altına alınması teʻâmül olduğu gibi âileler arasındaki sıhriyet arzusu beşikde büyüyen binlere nişân merâsimi yapılmasına bile meydân bırakmışdır. Anadolu'da gezenler bazı köy ve kasabalarda çocukluğunda nişânlanan gençlere tesâdüf ede- cekleri gibi on beş yaşını ikmâl ederken evlenen âile erkânına da mülâkî olacaklardır. Hayâtın ne ol- duğunu, mevcûdiyet ve istikbâllerinin ne olacağını bile idrâkden âciz olan bu zavallı âileye acımamak elde değildir. Kâinât ve hayâtı bulunduğu köy ve kasabanın etrâfını çeviren ufuk olduğunu telâkkî ederek kanâʻat getiren bir gencin bu yaşlarda evlenmesi kadar tabîʻî ve lezîz bir şey olamaz ise de nüfûs siyâseti gibi umûmî endîşeler, âile, ensâl ve ahfâdın istikbâli gibi şahsî düşünceler mevzûʻ-ı bahis oldukça bu husûsda bazı gûnâ tedâbîr alınmak zarûreti hâsıl oluyor. El-yevm hastahâne ve polikliniklere sararmış, solmuş, gûnâgûn emrâza müstaʻid olmuş ve hayâtda hiçbir arzusu kalmamış, sönmüş nice zavallılar mürâcaʻat etmekdedir. Bunlar arasında kim- sesizliğinden dolayı 13-14 yaşlarında evlendirilmiş kızlar, ebeveyninin mürüvvet görmesi pahâsına yirmi yaşına vâsıl olmadan hayâtı zehirlenen gençler görülüyor. Yirmi beş sularında olduğunu söylemeğe hayâ eden ve iki vefât, üç sakat, bir ber-hayât diye hikâye-i hâl fi'l-mâzîsini mahcûbiyetle ikrâr eden nice gençlerin pörsümüş, ezilmiş, hayâta küsmüş bir vazʻiyetde doktorun karşısındaki sandalyede mevkiʻ aldıkları görüldükçe âtî husûsunda endîşeye düşmemek mümkün değildir.

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=