HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 5

Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 48 2324 [83] HİLÂL-İ AHMER ÇAY ZİYÂFETİ MÜNÂSEBETİYLE Hilâl-i Ahmer İstanbul Merkezi aʻzâ-yı muhteremesinden Doktor Ali Paşa hazretlerinin "mec- mûʻa" için ihdâ buyurdukları târîhî makâleyi âtîye derc ediyoruz. Hilâl-i Ahmer teşkîlâtına tekaddüm eden zamânlardaki tarz-ı tedâvîyi tasvîr eden bu makâle ile müşârunileyh Hilâl-i Ahmer edebiyâtına bir sahîfe ilâve etmiş bulunuyorlar: Medeniyet-i mâddiye âsâr-ı tekemmüliyesinin numûne-i mümtâzı ve memleketimizde teşekkül eden müessesât-ı hayriyenin en feyyâzı olan Hilâl-i Ahmer Cemʻiyeti'nin kongre murahhaslarına çay ziyâfeti ver- diği gün, Çırağan harâbesi zemînini İngiliz metrûkât sergisine çeviren ve seferberlik levâzım müfredâtının mertebe-i tenevvüʻü iʻtibârıyla zâirîne bâdî-i hayret ol- duğu kadar mübâyaʻasında isbât-ı kudret eden Hilâl-i Ahmer heyʼet-i merkeziyesince fahr-âver olan eşyânın seyrinden mütevellid hissiyâtımın tercümân-ı şükrânı olmak isterken sevk-i kelâm Doksan Üç [1877-1878] Harbi'ni hâtırladı[m]. İşte hissiyât-ı milliyenin il- timâʻât-ı evveliyesinin henüz bilirim ki, başladığı bir sırada iʻlân edilen ve hudûdumuzu Tuna sâhilinden Balkan eteğine indiren, o harb-i meşʼûmun memleke- timize verdiği çehre-i sefâleti tasvîrde kan damlayan kalemler âciz kalır. Binâenaleyh teşrîh-i daʻvâ değil, henüz derece-i kâfiyede maʻlûmât-ı teşrîhiyeye bile mâlik olmayan bir âciz tıbbiyeli bulunduğum hengâm- da şâhidi olduğum o mâzî-i elîmin intibâʻâtıyla meşhûn olan dimâğımın bugünkü kıyâs ve muhâkemâtı, o gün- kü tedâbîr-i nâkısaya bir türlü yekûn çekemiyor. Sözün sağı, müsebbiblerini bir türlü afv edemiyor. Maʻahâzâ mektebimizin müntehâ talebesi, cevâmiʻ-i şerîfedeki muhâcirîn hastagânına hizmet ederken hattâ bazısının tifüse tutulup şehîd olduğunu da görüp dururken o şerefli hizmete imrenir ve Sarayburnu'ndaki mek- tebimizin bâğçesine Stasfort House Cemʻiyeti tarafından kurulan barakadaki efrâd-ı mecrûhaya, İn- giliz hemşîrelerin tatbîk etdiği tımâr ve tedâvîyi gördükçe heveslenir ve fakat askerlik itâʻatden ibâret bulunduğundan teşnegî-i hizmetle sevk edileceğimiz şerefli güne nâ-şekîbâne intizâr eder dururduk. Nihâyet bir gün, üç-beş arkadâş, Nazır Marko Paşa'ya çıkarak bizi Gülhane Hastahânesi'ne (şimdiki Gülhane Serîriyâtı) göndermesini ricâ etdik. Evvelâ beceremezseniz diyerek göndermemek istediyse de, hüsn-i niyet ve hevesimize mağlûb olarak bize birer pens, birer makâs, birer de mil vererek kan- dırdığımız yirmi iki şerîk birden Gülhane'ye gelip işe başladık. Sad hayf ki, noksânî-i tımâr ve tahâret yüzünden yaralardaki menâzır-ı mütekayyıha [84] çoğumuzda gaseyânı daʻvetle bâdî-i fütûr olmuşsa da bi-avnillah cebr-i nefs ederek o teessürü de yendik ve çalışdık. Muhterem hocam müteveffâ Nuri Latif Bey'in idâresinde bulunan bu hastahânede her birerlerimize otuzar nefer yaralı düşüyor ve bu vazîfeyi hemen iki sâʻatde itmâm ediyorduk. İşte o sırada her iki ayağının parmakları donarak dökül- müş bulunan bir neferin tımârını yaparken çürük parçaları makâsla almaklığımdan cânı yanan nefer: Hilâl-i Ahmer İstanbul Heyʼet-i Merkeziyesi aʻzâsından sâhib-i makâle Doktor Ali Paşa Dr. Ali Pacha, member du Comité Central du Vilayet de Constantinople et auteur de lʼarticle

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=