HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 5

Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 48 2326 mesʻûdeden ne mertebe mütebâʻid olduğumuz ve neden o hâli bulduğumuz anlaşılır. Binâen alâ zâlik Şeyh Sadi'nin: Fark est miyân-ı ân ki yâreş der ber Bâ ân ki du çeşm-i intizâreş ber der dediği gibi istediği yanında olanla gözü kapıda olanın farkını bilmeli ve hâlinizden şikâyete utanmalı ve müşkil-pesendliğe kalkışmamalıyız. Bu âciz gibi her medd-i yegânın çoğu nâ-tamâmiye- timiz devriyle âsâr-ı mebrûre-i tekâmüliye devrini pek kolay tatbîk ve kıyâs edebilirler. Biz talebe iken mekteb hastahânelerinde tevârîh-i muhtelifede üç efendinin yılancıkdan öldü- ğünü, doktor oldukdan sonra da elimizde bir yılancıklının ölmediğini biliyoruz. İstitrâden şunu da arz etmekden menʻ-i nefs edemem. Vaktiyle hastahânelerde füsha-i mâristân (pourriture dʼhopital) denilen hastalık vardı ki, bugün vücûdu etıbbâ-[yı] cedîde ve cerrâhînin külli- yen mechûlüdür. İşte bu hastalık yaraların yüzünde tufeylî bir mantarın teşkîliyle birdenbire yaraların hâsif bir renk alarak ince bir zâr ile örtülmesi ve yirmi dört sâʻatde bir koğuş efrâdını tamâmen istîlâ etmesiyle dâimâ korkulur bir ârıza idi. Bugün asepsi, antisepsi sâyesinde peygûle-i nisyâna atıldı. Vaktiyle Alphonse Guérin'in mikrobları yara muhîtinde imhâ kasdıyla ihdâs etdiği tımâr-ı muzâdd-ı taʻaffün bilâhare Lord Lister tarafından pamuklarla yarayı ortadan ve bu sûretle havâyı süzerek ikmâl ve tashîh edilmiş olduğu gibi kable'l-ameliye sath-ı cildin bolca tendürdiyotla tılâsının ne mertebe teʼmîn-i tahâret ve selâmet etdiğini değil erbâb-ı fen, avâmm-ı nâs bile öğrenmişdir. Mâ-hasal, tok kimselerin istiğnâ gösterdiği arpa ekmeği, çok kimselerin maʻşûku bir niʻmet-i uzmâ ve nasîbedâr-ı tahaffuz olduğumuz vesâit-i sıhhiye-i hâzırada erbâb-ı ihtiyâc indinde ne mertebe meşkûr ve girân- bahâ olduğunu bilmeli ve kuvve-i umûmiye-i milliyemizin, hengâm-ı harb ve sulhda nigehbânı olan Hilâl-i Ahmer'e her bâr muzâhir olmalıyız. İʻtizâr.- Mündericâtımızın kesretine mebnî meclis-i umûmî bakıyye-i müzâkerâtıyla merkez-i umûmî- nin kongre heyʼet-i muhteremesine takdîm etdiği idârî ve mâlî raporu gelecek nüshamıza derc ede- ceğiz. [86] HİLÂL-İ AHMER HAVÂDİSİ Hilâl-i Ahmer Merkez ve Şuʻbelerine Gönderilen Taʻmîm [1]341 [1925] senesi meclis-i umûmîsinin 6 Ağustos [1]341 [1925] târîhli ictimâʻında merkez-i umûmî heyʼetinin müctemiʻan vâkiʻ olan istiʻfâsı heyʼet-i umûmiyece kabûl edilerek nizâmnâmenin ahkâm-ı mahsûsası mûcebince yapılan intihâbât netîcesinde isimleri melfûf listede münderic otuz zât, yeni nizâmnâmeye nazaranAnkara'ya nakledilecek olan merkez-i umûmîyi teşkîl etmek üzere intihâb edilmişdir. Bu meyânda riyâsete İstanbul Mebʻûsu Sıhhiye ve Muʻâvenet-i İctimâʻiye Vekîli Doktor Refik Beyefendi, reîs-i sânîliklere İstanbul Mebʻûsu Doktor Hakkı Şinasi Paşa ile Ertuğrul Mebʻûsu Doktor Fikret Beyefendi, kâtîb-i umûmîliğe Hâriciye Vekâleti Müsteşârı Tevfik Kâmil, müfettiş-i umûmîliğe Garb Cebhesi Sıhhiye Reîs-i sâbıkı Hulusi, muhâsebe murâkıblığına Dîvân-ı Muhâsebât Reîsi Fuad, vezne murâkıblığına da tüccârdan Çubukçuzâde Arif Beyefendiler olmak üzere heyʼet-i idâre teşkîl edilmiş ve heyʼet-i cedîde 16 Ağustos [1]341 [1925] târîhinden iʻtibâren muʻâmelâtı tedvîre mübâşe- ret eylemişdir.

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=