HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 7

Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 62 3018 Gustave Moynier'nin bu mektûbu Doktor Peştemalcı Efendi tarafından aʻzâsından bulunduğu Cemʻiyet-i Tıbbiye-i Şâhâne'ye takdîm edilerek muhteviyâtı müttefikan tasvîb ve kabûl ve bu bâb- da Sadrıaʻzam Mehmed Rüşdü Paşa nezdinde teşebbüsâtda bulunulmasına Doktor Peştemalcı Efen- di'nin de dâhil olduğu üç kişilik bir heyʼet meʼmûr edildi. Asâkir-i Osmaniye'nin tedâbîr ve ihtimâmât-ı sıhhiyeden ne derecelerde mahrûm kaldığını pek iyi bilen Mehmed Rüşdü Paşa mürâcaʻat-ı vâkıʻayı ziyâdesiyle hüsn-i telâkkî ederek derhâl icrâ-yı îcâbını emretdi ve on beş gün zarfında Cenevre Mukâvelenâmesi ahkâmına tevfîkan bir Mecrûhîn ve Zuʻafâ-yı Askeriyeye İmdâd ve Muʻâvenet Cemʻiyeti teşkîlini tedkîk etmek üzere Mekteb-i Tıbbiye-i Şâhâne ile muhtelif müessesât ve cemʻiyâtdan iʻzâm kılınan aʻzâ ve murahhaslardan mürekkeb bir heyʼet, Mekteb-i Tıbbiye'nin büyük salonunda 12 Ağustos 1876 târîhinde akd-i ictimâʻa daʻvet edildi. Bu heyʼetin rûznâme-i mesâʻîsini teşkîl eden mevâd ber-vech-i âtîdir: Evvelâ Cenevre Mukâvelenâmesi'nin tarz-ı tatbîki ve bî-taraflık alâmeti olan Salîb-i Ahmer yerine Osmanlı ordularında diğer bir alâmet-i fârikanın istiʻmâl edilip edilmeyeceğinin tedkîki, Sâniyen cemʻiyet için bir nizâmnâme-i esâsî lâyihasının ihzârı, Sâlisen bir heyʼet-i merkeziye intihâb ve teşkîli ve derhâl iʻâne cemʻine başlanması. Nihâyet 14 Nisan 1877 târîhinde cemʻiyetin bütün müessisleri Marko Paşa'nın riyâsetinde akd-i ictimâʻ etmiş ve bu celsede cemʻiyet resmen tanındığı gibi heyʼet-i merkeziyesini de intihâb eylemişdir. Binâenaleyh gelecek 14 Nisan 1927 târîhi Hilâl-i Ahmer Cemʻiyeti'nin ellinci sene-i devriye-i teessüsü olacakdır. İCTİMÂʻÎ HIFZISSIHHA -35- Diş Hıfzıssıhhası Dişler vücûdda hayât ve sıhhat ile alâkadâr olan mühim birer uzuvdur. Bunlar altlı üstlü 36 tâne olmak üzere kanât-ı hazmînin fetha-i dühûlü olan ağızda sıralanmışlardır. Süt çocuklarında altı aydan iʻtibâren çıkmağa başlarlar. Adedleri yirmiye varan çocuk dişlerine "süt dişi" taʻbîr olunur. Bunlar muvakkat [45] olup yedi yaşına kadar birer birer dökülürler. Bundan sonra sâbit ve dâimî dişler çık- mağa başlar ki, adedleri otuz altı tânedir. En son çıkan azılara "akıl dişi" nâmı verilmişdir ve ekseriyâ yirmi yaşını müteʻâkib meydâna çıkar. Esnân-ı dâime bir hastalık ve kazâya uğramazlarsa ömrün hitâmına kadar ağızdaki mevkiʻlerini muhâfaza ederler. Dişler küçük çocuklarda neşv ü nemâ ve âfiyetin mühim bir miʻyâr ve delîli telâkkî olunur. İyi beslenmeyen, neşv ü nemâsı teehhur eden raşitik çocukların dişleri muʻayyen zamânlarda çıkmaya- cağı gibi kolay sûretde inficâr dahi edemezler. Bu gibilerinde meydâna çıkan dişler terkîb cihetiyle ekseriyâ bozuk ve gayr-ı mukâvim olduğu kadar şekil cihetiyle de acîb ü garîb manzaradadırlar. Genç, kâhil olanlarda dişin veche, nâsıyeye ve bilhâssa tebessüme verdiği zarâfet şâyân-ı kayıd ve gıbtadır. Temiz, düzgün, muntazam ve tâm dişlere mâlik olanların sık sık tebessüm etmek sûretiy- le muhîtlerine icrâ-yı teʼsîr etmek istedikleri inkâr olunamaz. İhtiyâr yaşda olanların yegâne fahr u

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=