HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 8

Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 75 3771 Bütün dünyânın yeniden bir salgın zuhûra gelecek diye teyakkuzda bulunduğu ve bazı milletle- rin ülkeleri dâhiline girmemesi için dört göz açdığı bu sefîl illete karşı bizim de hassâs ve müteheyyic olmak devresi artık hulûl etmişdir. HAYÂT VE ÖLÜM NEDİR? (Geçen nüshadan mâbaʻd) Hayât Nedir? Bazı deniz hayvânâtı müvellidü'l-humûzanın teʼsîriyle vaktinden evvel olgunlaşabilir. Bazı vesâit ile ölümü ve olgunlaşmayı teʼhîr etdirmek kâbildir. Müvellidü'l-humûzayı hazf ederek siya- nür dö potasyum veya hâmız ilâve edersek ölümü muvakkaten uzaklaştırmak kâbil olmakdadır. Ta- hammuz, ölüme doğru bir yoldur. Adem-i tahammuz ölümün teʼhîrine bir sebebdir. Hâlet-i hafiyede yaşayan hayvânâtın uzun müddet yaşamaları kendilerinde tahammuzun az olması, hücrelerinin az aşınmasıdır. Hayâtın menbaʻı protoplazma değil, fakat nüvededir. Pek eski zamânlardan beri News Baum'un? gösterdiği üzere nüveyi hâvî olarak parçalanan bir nakʻiye yaşar ve ayrılan parça yeni bir şahsiyet olur. Stoplazmayı hâiz olan fakat nüveden ayrı olarak bulunan bir parça idâme-i hayât edemez. İdâme-i hayâtın birinci çâresi nüveyi hâiz olmakdadır. Hücre bir mütecânis kitle değildir. Muhtelif aksâmı hâizdir. Protoplazma, nüve, nüveyt ve kerrât-ı müdîre ile onun dâhilinde bulunan sentrozomlarla bir mecmûʻa-i uzviyedir. Hücrelerde tekessür şu sûretle vukûʻa gelmekdedir. Nüvenin tahtında bulunan kerrât-ı müdîrenin dâhilindeki sentrozomlar hücrenin iki kutbunu işgâl ederler ve hatt-ı istivâ şeklinde şuʻâʻları husûle gelir. Bu esnâda nüvenin gışâsı parçalanır. Hayt-ı mülevven ve kıtaʻât-ı mülevvene denilen parçalara inkısâm eder. Bu parçaların adedi muʻayyen bir hayvân için sâbitdir. Bu sûretle yeni bir hücre tahassul eder. [88] Huyût-ı mülevven, kıtaʻât-ı mülevvene denilen parçalara ayrılır. Bunlar nüvenin aksâmındandır. Bu parçalar protoplazma tarafından ihâta olunarak yeni hücre husûle gelir. Bazı hayvânât-ı süfliyede meselâ monerlerde? nevât görülmüyor. Bunun nevâtı olmadığını iddiʻâ edemeyiz. Bunları göremediğimiz, belki elimizdeki âlât-ı basariyenin kuvvetsizliğinden ileri gelmekdedir. Diğer hücrelerin kâffesinde nevât vardır. Nüvesiz protoplazma yaşayamadığı gibi huveynât-ı menviyesiz beyza da yaşayamaz. Bunlar müşterek yaşamak mecbûriyetindedir. Jean Lebbe diyor ki: "-Hücrenin tahammuzunu teʼmîn eden nüvedir. Eğer nüve olmayacak olursa hücre teneffüs edemez. İnkıtâʻ-ı teneffüs netîcesi mahv olur. Nüvenin bu vazîfesi hücrenin sâhası ile tahdîd edilmiş- dir. Her nüvenin muʻayyen mikdâr protoplazmayı teneffüs etdirebilecek kuvvet ve kâbiliyeti vardır. Öyle bir hücre farz edelim ki, bu hücrenin protoplazması nüveye nazaran pek büyük tûl ve ebʻâdı bulunsun. Bu hücre ölüme mahkûmdur. Zîrâ nüvenin muhîtde bulunan protoplazmasına mahdûd bir derece-i teʼsîri vardır. O hudûd aşılınca nüvenin teʼsîri de sıfıra müncer olacakdır. Acaba bir fârenin hücre-i asabiyesi ile bir filin hücre-i asabiyesi arasında ebʻâd ve tûl iʻtibârıyla büyük bir fark var mıdır? Acabâ bunların vücûdları arasındaki hacim ve tûl farkı hücrelerinde mevcûd mudur? Büyük

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=