HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 9

Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 79 4044 HAYÂT VE ÖLÜM NEDİR? (78'inci nüshadan mâbaʻd) Tabîʻî Ölüm Hayâtiyâtda Tabîʻî Ölüm Var mıdır? – Metchnikoff'a Nazaran Tabîʻî Ölüm Şübhesiz ki, ölüm bazen değil, fakat her zamân iyidir. Eğer bütün mevcûdât yaşamış olsaydı dünyâ ne hâle gelecekdi? Mevcûdâtın zî-hayât olanlardan her biri birkaç sene zarfında dünyâyı ihâta- ya kâfi gelecekdi. Burada feylesofâne değil, her ne sûretle düşünürsek düşünelim, ölüm mevcûdât için elzemdir. Bizim burada mütâlaʻa edeceğimiz hayvânlar tabîʻî ölümle mi ölüyorlar? Biz tabîʻî ölüm denilince ne anlıyoruz? Bu bizce hayâtın kendi kendisine sönmesi, hayâtî kuvvetlerin yıprana- rak erimesidir. Birçok hayvânât-ı ehliyenin tabîʻî ölümden öldüklerini zannetdiğimiz hâlde bunların otopsilerini yaptığımız zamân mutlak değil, fakat bazı vakʻalarda âmil-i marazları bulmak kâbil ola- bilir. İhtiyârlık her şahsın bünyesine göre değişir. Her yaşlı hayvânda ihtiyârlık netîcesi husûle gelen ihtiyârlık âfâtı vardır ki, bu uzuvların muntazam bir sûretde icrâ-yı faʻâliyet ve vazîfe-i fizyolojilerini hakkıyla îfâ etmelerine mâniʻ olmakdadır. Bir mum gibi sönen bazı şahıslarda en çok nazar-ı dikkate çarpan umûmî tasallübdür. Damarlar kireçleşmişdir. Böbreklerde, kalbde, karaciğerde, bağırsaklarda sertleşen damarlar, elastikiyetlerini gayb etmişlerdir. Tabîʻî dediğimiz ölümler bile hakîkatde ma- razî ölümden ibâretdir. Avcıların gördükleri hayvânların birçoğu sağlamdırlar. Faʻâliyetleri bâkîdir. İdâme-i hayât için bir tarafdan diğer tarafa koşmakdadırlar. Avcılar esâsen hastalıklı hayvânları pek göremezler. Çünkü bu hayvânlar inlerde, kovuklarda mecâlsiz ve dermânsızdırlar. Dışarı çıkamazlar. Biz ağır hastaları hiçbir zamân sokakda göremeyiz. Onlar şehrin hastahânelerindedirler. Hayvânların birçoklarının hasta olmadıklarını ve tabîʻî ölümle fenâ bulduklarını söylemek abes olur. Onların da bizim gibi hastalıkları vardır. Birçok hastalıkları kısa bir müddet devâm eder ve hay- vân fevt olur. Bizim tanıdığımız vesâit-i tıbbiye ve tedâbîr-i tahaffuziyeye vâkıf değildirler. Kuvvetle- rini idâme edecek vâsıtaları yokdur. Hâdisâtın ve mevsimin şiddetine göre hastalıkları pek kısa [313] devâm ediyor. Bununla berâber avcılar birçok hasta hayvânâta rast gelmekdedirler. Bazen sâhillerde zayıflamış, ölmüş hayvânlara rast geliyoruz. Bu hayvânlarda yara ve bereye âid ufak bir ize tesâdüf etmek kâbil olamadığı hâlde sâhiller bunların ölüleriyle doludur. Bazen av- cılar hastalıkdan sürünmüş, zayıflamış hayvânlara rast gelmekdedirler. Kaliforniya'da bulunan "jack rabbit" nâmında tavşanlar vardır ki, bunlarda büyük urlar görülmekdedir. Bu urların teşekkülüne bir tufeyl sebeb olmakdadır. Avcılar muhtelif kıtʻalarda hasta hayvânlara rast geldiklerinden bahsetmekdedirler. Bu yalnız kuşlara âid değildir. Birçok zâtü's-sed[â]yâda da hastalıklı hayvânât vardır. Kaliforniya civârında "otaire" nâmında bir hayvânın sâhil kenârında ıztırâbdan kıvrandığını, bağırdığını görerek ıztırâbına bir nihâyet vermek için öldürmüşlerdir. Bedard nâm müdekkik, bu husûsda gâyet kıymetli bir müşâhede neşretmişdir. Londra Hayvânât Cemʻiyeti teşrîh müderrisi muʻâvini olan zât bi'l-cümle ölen hayvânların otopsisini yapıyordu. Fakat hayvânât-ı fıkariye-i süfliyede ekseriyetle mühim bir âfet-i maraziyeye tesâdüf kâbil olamamışdı. Hayvânât bâğçesinde yaşayan Japon salamandrlardan bir tânesi ölmüşdü. Megalobatrachus japoni- cus denilen bu salamandrın boyunun tûlüne nazaran nisbeti yaşının elli iki olmasını îcâb etdiriyordu. Bu hayvânın kalbini mütâlaʻa etdiği zamân zâhiren görülen nisbetin doğru olmadığını gördü. Büyük olan salamandrın kalbi de büyükdü. Fakat bu büyüklük hâricen mevcûddu. Dâhili olan dessâmeleri küçükdü. Diğer 50 santimetre boyundaki hayvânlarda dessâmeler kapanıyordu. Diğerinin tâm kapan-

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=