HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 1
Osmanlı Hilâl-i Ahmer Mecmû ‘ ası Sayı 3 79 ‘-Ağalar! Yunan kumandanının elindeki mazbatayı siz mi imzâ etdiniz? Bu mazbatada [60] isimleri geçen kimselerin çetelik etdiklerini nereden biliyorsunuz? Ne cesâret ile bu kadar vatandâş- ların kanına giriyorsunuz? Siz Allah'dan korkmaz mısınız? Bakınız, sizin yüzünüzden birçok kadınlar burada Yunan süngüsü altında kalacak, ayıb değil mi?' dedim. Hepsi titreyerek: ‘-Efendim, biz bu kâğıdı zor ile imzâ etdik. Bütün bu mesʼelenin yalan olduğuna vâkıfız. Bütün bunları uyduran Arnavud İzzet'dir. Ne yapalım, biz emir kuluyuz' cevâbını verdiler. Arnavud İzzet'in buldurularak bize getirilmesini Yunan zâbitinden istedik. Bu defa telâş nevbeti Yunan zâbitiyle Rum Heyʼet-i İhtiyâriyesi'ne geldi. Tavrımızın metânetine karşı Yunan zâbiti ile Rum Heyʼet-i İhtiyâriyesi, İzzet'in orada olup olmadığını münâkaşa etmeğe başladılar. İzzet'in gelmesini beklemeksizin mazbatada mevzûʻ-ı bahis çete hakkında tahkîkât yapmağa başladık. On altı kişiden ibâret olduğu söylenilen bu çete mesʼelesinin uydurma olduğunu anlamak- da gecikmedik. Zâten isimleri hizâsında çete efrâdı oldukları işâret edilenlerin pek çoğu İstanbul'da bulunuyorlar ve her gün Hilâl-i Ahmer Merkezi'ne gelerek ne zamân Armudlu'yu tahliye etdirece- ğimizi ağlayarak soruyorlar idi. Arnavud İzzet'e gelince; anlatdıklarına göre, kendisi bir gün nasılsa pasaportsuz olarak İstanbul'dan Armudlu'ya gelir ve Yunanîler tarafından tevkîf edilir. İzzet yakasını kurtarmak için on altı kişilik çete efsânesini uydurur veyâhûd uydurmağa mecbûr olur… İşte buna resmî bir şekil vermek için zavallı İslâm Heyʼet-i İhtiyâriyesi'ne de ayrıca bir mazbata-i resmiye tan- zîm etdirdiler. Akşâma doğru Yalı insân ve eşyâ ile yavaş yavaş dolmağa başladı. Yunan kumandanı, ahâlînin gitmesine mümânaʻat etmeyeceğini iʻlân edince herkes Yalı'ya inmeğe şitâb etdi. Muʻallakda kalan münâzaʻun fîh bazı mesâil zâten İstanbul'da halledileceğinden hayvân, zeytin ve kayık mesʼelelerinin hallerini taʻlîk ederek bu üç şeye nezâret etmek üzere birer adam taʻyîn etdik. Bu esnâda karanlık basdığından irkâb ameliyesi bittabʻ ertesi güne taʻlîk edildi. Zavallı ahâlî, geceyi açıkda, eşyâsının yanında geçirmeğe mecbûr oldu! 17 Haziran Cuma Gecesi- Elimizde mevcûd vesâit-i nakliye ile bütün Armudlu'nun bir defada tahliyesi gayr-ı mümkin olduğunu bildiğimizden, muʻallakda kalan mesâilin halli için mutlakâ İstan- bul'a avdet etmeli idik. Fakat heyʼetin İstanbul'da geçireceği zamâna musâdif birkaç gün esnâsında eşyâları başında kalmış olan Armudlu ahâlî-i İslâmiyesi'nin kendi başlarına bırakılması tehlikeden ârî değil idi. Bu mahzûru izâle etmek için uzun müzâkereden sonra Fransız Delegesi Yüzbaşı Luka ile İtalyan Delegesi Mülâzım Bonaccorsi ile iki Fransız jandarması ve İngilizce tercümânın her ihtimâle karşı Armudlu'da bırakılmasına karâr verildi. 18 Haziran Cumartesi- Vapura binmeğe âmâde binlerce halk irkâb ameliyesini bekliyor idi. Karaya çıkdığımızda çete efrâdı olmakla maznûn olan on altı kişinin âile ve mensûbînini vapura bin- mekden menʻ etmek için İslâm kadınlarından mürekkeb bir kontrol heyʼeti, iskele başına ikâme edil- di. Bu heyʼet, her bir kadının yüzünü açarak teşhîs etdikden sonra vapura binmesine müsâʻade ediyor idi. Yunan işgâli altında bulunan yerlerdeki ahâlî-i İslâmiye'yi naklimiz esnâsında tesâdüf etdiğimiz garâbetlerin, hiç şübhe yok ki, en parlağı bu idi. Diğer tarafdan da yaşları 20-40 arasında olan erkekler bir tarafa ayrılıyorlar idi. Galata yatının iskeleden uzakda bulunan vapurlara insân ve eşyâ naklinde pek büyük hizmetini gördük. O sâyede üç-dört sâʻat içinde binden fazla nüfûs irkâb edilebildi. Heyʼetimiz irkâba nezâret eder iken götürülmesine müsâʻade edilmeyen kayıklar hakkında li- man reîsi muʻâvini ile görüşmeği münâsib gördük. Yerli bir Rum olan liman reîsi muʻâvini mesʼû- liyetden tehâşî ederek bir dürlü kayıkları teslîm etmek istemiyor idi. Fakat uzun uzadıya münâkaşa
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=