HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 1
Osmanlı Hilâl-i Ahmer Mecmû ‘ ası Sayı 5 135 mış ve bilâhare tahliye edilmiş olan bir jandarma zâbiti tarafından yazılmışdır: [98] "-Harb esîri bulunan Osmanlı zâbitânının sevk edildikleri mahal, Atina'ya elektrikli tram- vay ile merbût olup Parayinana nâmını alan yerdedir. Bu dâirenin hemen gerisinde pek ibtidâî ve hıfzıssıhhaya gayr-ı muvâfık bir tarzda inşâ edilmiş bir hapishâne-i umûmî vardır. Burada yüzlerce -ekserîsi on beş, yirmi ve yüz bir seneye mahkûm edilmiş- Osmanlı zâbitleri ve sivilleri vardır. (Bu zâbitânın hemen cümlesi Bursa'dandır. İçlerinde bir de Bursa İstînâf Mahkemesi aʻzâsı vardır.) Mah- bûsînin iʻâşesi fenâ ve noksân bir sûretde teʼmîn edildiğinden zavallıların yüzlerinde kan kalmadığı gibi ekserîsi nahîf ve hastalıklıdır. Bu zavallılara haftada bir defa et verilip diğer günler bir kutu Ame- rikan sardalyası ve bazı defa bir ringa balığı veriliyor idi. Mahbûsîn taş üzerinde yatırılıyordu. Zaʻîf ve gıdâdan mahrûm kalan vücûdlarını, ancak ince ve gâyet pis bir battâniye ile muhâfaza edebiliyor- lardı. Hapishânenin civârında bulunan seyyâr hastahânelere hemen her gün Türk hastaları sevk edilir idi. Bu hastalar arasında en ziyâde göze çarpanlar, bağırsaklarından muztarib olanlar idi. Bu dâireye ilk muvâsalat etdiğim gün orada yedi-sekiz zâbit var idi. Bunların bir kısmını Mî- ralây Cafer Tayyar Bey'in maʻiyeti teşkîl ediyordu. Diğer bir kısmı ise Leucade adasında bulunup berây-ı tedâvî Atina'ya sevk edilenlerden ibâret idi. Leucade adası gâyet küçük bir ada olup zâbitân bu adada kalʻa dâhilinde habis ve hâricle ihtilât- ları menʻ edilmiş idi. Âileleri ile muhâbereleri gâyet sıkı bir sansüre tâbiʻ tutulup ekseri defalar bu bedbaht zâbitlerin âilelerinden gelen mektûb vesâir eşyâ üserâ müfettişliğince tomar hâlinde tedkîk ve mütâlaʻa edilmeden yakılmakda idi. Üserânın eline ancak taʻahhüdlü mekâtîb vâsıl olabiliyor idi. Mîralây Cafer Tayyar bey tarafından üserâ müfettişliği ve Harbiye Nezâreti nezdinde yapılan müteʻaddid teşebbüsât dâimâ adem-i muvaffakiyet ile netîceleniyor idi. Yunanîler, ekserîsi büyük rütbeli olan bu mevkûf zâbitâna hidemât-ı dâhiliyelerinin teʼmîni için bir-iki Türk emirberi (nefer) bile vermek istemiyorlar idi. Bu bedbaht zâbitân, içinde bulundukları binânın bi'l-umûm tahâret ü nezâfet umûruyla uğraşıyor, yemek ve çamaşırlarını kendileri tabh ediyor ve yıkıyorlardı. Buraya celb edilmiş olan zâbitân şifâ bulmakdan ziyâde kemirici bir azâb ve ıztırâb içine atılmışlar idi. Bir gün, Mîralây Cafer Tayyar Bey'i matbahda mendilini ve çorablarını yıkar iken gördüğüm zamân pek müteessir olmuş idim. Zâbitânın hâricle ihtilâtlarına müsâʻade edilmediğinden zavallılar her günkü yiyeceklerini Yunan muhâfız efrâdı vâsıtasıyla teʼmîn ediyorlardı. Bunlar da aldıkları her mâddeye bir misli fiyât daha ilâve ederek bu bîçâre zâbitânı ızrâr ediyorlar idi. İçinde bulundukları mahbes hiçbir sûretle tenvîr edilmediğinden zâbitân kendi paraları ile ve yüksek fiyât ile hâricden lamba ve gaz tedârük etmişler idi. İzmir'e sevkime intizâr eder iken, bulunduğumuz mahalde Ankara ordusuna mensûb yirmi üç zâbit ile müşerref oldum. Bu zavallılar dahi pek sefîl ve acınacak bir hâlde idiler ve hikâye etdikleri vekâyiʻ hakîkaten insânın tüylerini ürperdecek ve medeniyet ile katʻiyen kâbil-i teʼlîf olmayacak bir mâhiyetde idi. Esîr alındıkları vakit, Yunan askerlerinin mecrûh ve kahramân Türk askerlerini süngülediklerini ve 23'üncü piyâde fırkasına mensûb olup dizinden yaralanan Yüzbaşı Rıza Bey'in Türkçe konuşan Yunan haydûdları tarafından kemâliyle aleyhinde küfür edilerek bin dürlü işkence ile şehîd edildiğini ifâde ediyorlar idi. Esîr edilen zâbitân ve efrâd, ancak mîralây rütbesinde bir Yunan alây kumandanının müdâhalesiyle hayâtlarını tahlîs edebilmişler idi ve bu sûretle katliâmın önüne geçilmiş idi. Maʻamâfîh gerek zâbitân ve gerek efrâd, Yunan askerleri tarafından çırçıplak denilecek sûretde elbiseden mahrûm bırakılmış ve bu zulüm bîçâreleri kunduralarından dahi mahrûm bırakacak kadar ileriye götürülmüş idi. Bütün bu gaddârâne ve zâlimâne ahvâl kâfi görülmemiş gibi bedbaht esîrlerimizi [99] ileride daha çirkin birçok muʻâmeleler bekliyor idi. Bütün bu esîrler derder [derdest] edilerek Eskişehir'in Rum mahallesinden ve Hıristiyan kadınlarının hâin nazarları önünden geçirilmiş
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=