HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 1
XXXII fakirlik, kitlesel bulaşıcı hastalıklar ve hıfzıssıhha konuları ile ilgilenmenin yanında, ihtiyaç duyulan zaman ve mekânlarda kurduğu hastaneler, dispanserler, Hilâl-i Ahmer köyleri, sıhhiye heyetleri vb. çalışmalarıyla toplum sağlığını korumaya gayret etti. İlkyardım ve kanla ilgili hizmetler alanında da öncülük yapan cemiyet, korunmaya ihtiyacı olan pek çok insana her türlü sosyal yardımı da sundu. Kuruluşundan bu yana ortaya çıkan çok sayıda salgın hastalığın (kolera, çiçek, frengi, sıtma, tifüs, trahom, verem vb.) önüne geçilmesinde önemli görevler üstlendi. Sağlık taramaları, temizlik ve de- zenfeksiyon çalışmaları yaptı. Hastaların temin edemeyeceği ve temin edebilse bile pahalı olduğu için alamayacağı ilaçları ücretsiz dağıttı. Cemiyetin sağlık heyeti, gerekli görülen her yerde halkı aşıladı. İhtiyaç duyulduğunda laboratuvarlar kuruldu ve aşılar üretildi. Salgın hastalıklarla mücade- lenin yanında dönemin önemli bir sorunu olan zorunlu göçler, esir askerlerin savaş sonrası sahipsiz bırakılmaması ve serbest bırakılmaları için gayretler dâhil sorunlarının çözülmesi gibi son derece stratejik alanlarda da görevler üstlendi. Memleketin önemli bir sorunu olan iyi yetişmiş sağlık insan gücü eksikliği nedeniyle sağlık eğitimi alanında da faaliyet gösterdi ve çok sayıda hemşire ve hastabakıcı eğiterek savaşlarda yardı- ma ihtiyaç duyan sayısız asker ve sivile nitelikli tedavi ve bakım hizmeti sunulmasını sağladı. Hem- şire ve hastabakıcı ihtiyacı özellikle 1911'de Trablusgarp Savaşı esnasında iyileşebilecek durumdaki çok sayıda yaralı ve hasta askerin uygun ve yeterli sağlık bakım hizmeti alamaması sonucu büyük oranda kaybedilmesi nedeniyle iyice gün yüzüne çıktı. Kızılhaç'ın Washington Kongresi'ne katılan Dr. Besim Ömer Paşa hemşireliğin bir meslek olduğunu ve branşlara ayrıldığını görüp geri döndü- ğünde cemiyeti bu konuda harekete geçirip bir hemşire okulu açılmasını önerdi. Cemiyet bu öneri üzerine ilk defa İstanbul'da 6 ay süreli gönüllü hastabakıcı kursu açtı. Bundan kısa bir süre sonra kadınlar hastanelerde çalışmaya başladı. Cemiyet daha sonra da çok sayıda hemşirelik kursu açtı. Bu kurslardan mezun olanların çoğu I. Dünya Savaşı'nda çeşitli cephelerde savaşın en zor zamanlarında yaralılara baktılar. Kursları bitirenlerden birisi olan Safiye Hüseyin (Elbi) ilk Türk hemşiresi olarak anılmaya devam etmektedir. Safiye Hüseyin Çanakkale Savaşı'nda cephelerden gelen yaralılara ilk müdahalenin yapılarak İstanbul'a nakillerinin sağlandığı bir hastane gemisi olan Reşit Paşa vapu- runun başhemşiresi olarak görev yaptı. Cumhuriyet döneminde de cemiyet bu alanda öncü olmaya devam etti ve ilk Hemşire Okulu 21 Şubat 1925 yılında açılan Kızılay Özel Hemşire Okulu oldu. Hilâl-i Ahmer Cemiyeti'ni idare eden insan kaynağının yetkinliği ve zamanla kendilerinden beklentilerin de artması nedeniyle cemiyet, çalışmalarını insanî ve sağlık yardımlarının ötesine taşı- yıp tıbbî araştırmalar, ilaç ve serum imalatı gibi alanlarda da önemli görevler üstlendi . Hiç kuşkusuz bunda özellikle kurucuları ve yöneticileri arasında o dönemdeki tek tıp okulumuz olan Mekteb-i Tıb- biye-i Şahane'nin hocalarının görev alıyor olmaları çok etkili oldu. İki kurum çok büyük bir sinerji oluşturarak devletin bu alanlardaki ihtiyacının giderilmesinde büyük katkılar sundular. Hilâl-i Ahmer Cemiyeti'nin kuruluşundan bugüne başkanları ve yöneticilerinin çoğunun hekim olması nedeniyle bir nevi gelenek bozulmadan devam etmektedir. Dr. Besim Ömer Paşa'nın teşebbüsleriyle 20 Mart 1912 tarihinde Hilâl-i Ahmer Hanımlar Cemiyeti kurularak kadınlar cemiyet içerisinde daha aktif olmaya başlamışlardır. Yaralı ve hasta askerlere, şehit ve asker ailelerine, dul ve yetimlere, kimsesizlere, esir- lere yardım eden Hilâl-i Ahmer Hanımlar Merkezi, bir yandan bağış kampanyaları yaparken diğer yandan aşhane, çayhane, hastane, dispanser, sanat evi, atölyeler, nekahethane gibi alanlarda gönüllü hizmetler yaptı.
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=