HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 1

XXXV yayınlandığını ve hedeflerini kısaca özetleyebilmek adına sözü mecmuayı neşredenlere bırakmak hem kadirşinaslık hem de had bilmek olacaktır kanaatindeyiz. Bu çerçevede, 15 Eylül 1921 tarihli birinci sayının ilk sayfasının başında konu şöyle özetlenmektedir: " Osmanlı Hilâl-i Ahmer Cemiyeti, muhterem ahaliyi faaliyetinden haberdar etmek maksadıyla Osmanlı Hilâl-i Ahmer Mecmuası namı altında aylık bir mecmua neşretmeğe karar verdi. Bu mecmua bütün Salib-i Ahmer Cemiyetleri mecmuaları gibi Hilâl-i Ahmer'in resmî vasıta-i neşri olacakdır. Te- veccüh-i umumîye istinaden ve teveccüh-i umum î sayesinde, şimdiye kadar yaşamış ve bundan sonra yaşayacak olan Hilâl-i Ahmer Cemiyeti, bu mecmua ile kendisini bir kat daha tanıtdıracağını ve bu- nun neticesi olarak daha ziyade mazhar-ı teʼyid ve terakkî olacağını kaviyyen ümid eder." Böylece cemiyet, aylık süreli yayını olan Hilâl-i Ahmer Mecmuası ile yaptığı faaliyetleri halka ve dünyaya duyurdu ve gelişmelerle ilgili enformasyon görevini yerine getirmiş oldu. Tüm sayıları Arap harfleri ile Türkçe olarak hazırlanmış olan mecmua aynı zamanda döneminin en önemli süreli tıp yayınlarındandır. Mecmuaların yayınlandığı dönem Türk tarihi açısından da gerçek bir kırılma dö- nemi olup kadim imparatorluğumuzun ömrünün son bulduğu ve genç Türkiye Cumhuriyeti'nin doğup ayağa kalktığı döneme denk gelmektedir. Mecmualar, I. Dünya Savaşı gibi birçok cephede savaştığı- mız ve Kurtuluş Savaşı gibi ölüm kalım mücadelesi verdiğimiz çok önemli siyasî ve askerî dönemlere de şahitlik etmiştir. Dolayısıyla kanaatimiz odur ki, gerek Osmanlı Devleti'nin son yıllarını gerekse de Cumhuriyet'in kuruluşu ve ilk yıllarını, bu mecmuaların tutacağı ışık olmadan tam olarak anlamak mümkün değildir. Hele o dönemlerde askerî ve sivil sağlık hizmeti çalışmalarını, sağlık insan gücü- müzü ve sağlık eğitimi çabalarını, savaşların doğal sonucu olan göç ve muhacir sorununu ve bunun doğurduğu sağlık sorunlarına karşı verilen olağanüstü çabaları, savaş esirlerinin hem esaret hem de hastalık ve yaralanma sonucu yaşadıkları sıkıntıları ve var olan imkânlar ile nasıl onlara ulaşılmaya çalışıldığını, o dönemlerde sıklıkta karşılaşılan büyük salgınları ve bulaşıcı hastalıklara karşı nasıl mücadele edildiğini ve en nihayet yaşanan yangın, sel ve deprem gibi doğal afetler sonrası yaraların nasıl sarıldığı gibi birçok hayatî mesele gün yüzüne tam olarak çıkamayacaktı. İlk nüshası 15 Eylül 1921 yılında yayınlanan mecmuanın ilk 14 sayısı Osmanlı Hilâl-i Ahmer Mecmuası adıyla çıktı. 1 Kasım 1922 tarihinde saltanatın kaldırılmasıyla bu tarihten sonra mecmua- nın adı Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmuası olarak değiştirildi ve 15 Kasım 1922 tarihinde çıkartılan 15. sayı ve sonraki tüm sayılar bu isimle çıktı. Mecmuanın son sayısı olan 87. sayı 15 Eylül 1928 tarihin- de yayınlandı. Kasım 1928'deki harf inkılâbından sonra Latin harfleri ile yayınlanmaya başlanmıştır. Mecmua İstanbul'da Ahmed İhsan ve Şürekâsı Matbaacılık Osmanlı Şirketi'nde basıldı. Mecmuaların kapakları renkli ve kuşe kâğıttandır. Sayfa sayısı düzensizdir. İlk sayıları 24 sayfa olan mecmua sonra- ki sayılarda 48 sayfaya kadar çıkmıştır. Yine 23 Aralık 1927 tarihli 76. sayı 78 sayfadır. Mecmuaların toplamı 3.934 sayfa tutmaktadır ve bunların 514 sayfası Fransızca ve İngilizce bölümüdür. Mecmua- nın ebadı 17 x 24,5 cm. olup yazının dizilişi genellikle iki sütun halindedir. Kapağında dergi adı hem Osmanlıca hem de Fransızca yazılmıştır. Her sayısında "Mündericât" başlığı altında o sayıda bulunan konular yer almaktadır. Kapağında derginin adı, hemArap harfleriyle Türkçe hem de Fransızca yazıl- mıştır. On dördüncü sayıya kadar Fransızca olarak Croissant-Rouge Ottoman yazılmış iken, 15. sayı- da Croissant-Rouge de Turquie ve 16. sayıdan itibaren ise Croissant-Rouge Turc şeklinde yazılmıştır. İngilizce ve Fransızca kısımlar, derginin son bölümünde yer almaktadır. Burada Türkçe bölümünde yer alan haberlerin kısa bir tekrarı bulunmaktadır. İlk üç sayıda bu bölüm bulunmamaktadır. 4 ve 5.

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=