HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 1

XXXVI sayılarda sadece Fransızca bölümü vardır. Altıncı sayıdan son sayıya kadar bu bölüm kesintisiz olarak devam etmektedir. Bu yönüyle de mecmualar, uluslararası bir görünüm arz etmektedir. Hilâl-i Ahmer Mecmuaları nda ilk sayılardan son sayılara kadar reklam ilanları bulunmaktadır. Bazı reklamlar ilk sayıdan son sayıya kadar, bazıları kırk-elli sayı, bazıları da üç-beş sayı çıkmaktadır. Bu mecmualarda cemiyetin merkez ve taşra teşkilâtlarında yapılan üye seçimleri, tayinler, terfiler, kongre haberleri, eğitim, hemşirelik, hastane ve hastabakıcılık alanında yaptığı çalışmalar, savaş esirleri, muhacirler, yaralılar, deprem, sel, yangın vb. afetlerdeki hizmetler, cemiyete yabancı ülkelerden ve özellikle İs- lâm dünyasından gelen yardımlar, ülke içi yardımlar, ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya gibi ül- kelerin Salib-i Ahmer (Kızılhaç) Cemiyetlerinin faaliyetleri hakkında bilgiler bulunmaktadır. Ayrıca dönemin önde gelen doktor, sağlıkçı ve diğer bilim adamlarının alanlarıyla ilgili makaleleri ile Kızıl- haç Cemiyetlerinin yayınlarından, yerli basın ile yerel gazete ve dergilerden iktibaslar yer almaktadır. Mecmualar, sağlık hizmetleri bakımından da dönemin nabzını tutmaktadır. Hilâl-i Ahmer Cemiyeti'ne ait ilk haber, bilgi ve yorumlara ulaşmamıza vesile olan bu mecmua- lar Osmanlıca olup halkımızın çoğu tarafından ne yazık ki okunamamakta ve mecmualardan lâyıkıyla fayda elde edilememekteydi. Türk Kızılay'ının 2018 yılında aldığı önemli ve tarihe karşı son derece kadirşinas bir karar ile mecmuaların günümüz Türkçesine kazandırılması süreci başlamış oldu. Daha sonra uzman bir ekip tarafından ilk sayıdan başlamak üzere mecmuaların tamamının transkripsiyonu yapıldı ve gerekli düzenlemeler ve mizanpaj çalışmaları sonrası bu eser ortaya çıktı. Bu çalışmada Türk Kızılay'ının daha önce Ankara'daki Milli Kütüphane'den temin edip merkez arşivinde dijitalleş- tirdiği tüm mecmua nüshaları kullanılmıştır. Hilâl-i Ahmer tarihinin en can alıcı konularına ışık tutan mecmuaların bize öğrettiği en önemli husus, Hilâl-i Ahmer ruhunun, dün olduğu gibi bugün ve gelecekte de her vatan evlâdının yüreğinde sönmeyecek bir iyilik meşalesine dönüşmesi gerektiğidir. 3 Haziran 1922 tarihli Akşam gazetesinde yayınlanan ve mecmuada da 11. sayı 352. sayfada alıntı yapılan bir haberde en güzel özetini bulan bu durum ile sözlerimize son vermek istiyoruz: " Harb-i Umumî'nin en hararetli senelerinde ve Sina çölünün en kızgın mevsiminde idi. Bir gün uzun tefti ş sey ahatinden dönüyorduk… Gece yarısı otomobilin bütün hızıyla çölü aşıyorduk. Biʼrüs- sebʻ'e varmak için daha çok zaman vard ı. Bir aralık ufukda birkaç hafi f ışık seçer gibi oldum. Acaba bir menzil veya bir alay karargâhına mı geliyorduk? Zira arzın bu noktasında insanları tutan kuvvet askerlikden başka ne olabilirdi? En büyük zahmetlere bir askerden daha samimi bir tevekkülle tahammül edebilmek için merhametin mecburiyetden daha büyük bir kuvvet olduğunu o gece anladım. Gördüğümüz çadırlar bir Hilâl-i Ahmer Hastahanesi idi. O geceden beri hayalimde Sina çölünün hâtırası Hilâl-i Ahmer çadırlarının bu ziyalarıyla aydınlıkdır. Zannederim ki, hâlâ vahasız ve serabsız çöllerin müntehasında bu ışıklar birer ümid gibi yanıyor ve birer kalb gibi çarpıyor. Kanal Seferi'nin meşakkatlerini çeken hangi askerde bu hâtıra yokdur? Hangi mecruh bir damla su bulunmayan o çölde, bu şefkat menbalarından kana kana içmedi?"

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=