HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 1

Osmanlı Hilâl-i Ahmer Mecmû ‘ ası Sayı 2 50 ne düşmüş olan üserâ-yı Osmaniye'nin esâmî cedvellerine destres olmağı da bu acenteden taleb etmiş idi. Üserâ-yı Osmaniye'nin esâmîsini hâvî cedveller alındıkdan sonra Hilâl-i Ahmer Cemʻiyeti esîrle- rin âilelerine ihbâr-ı keyfiyet ile teʻâtî-i muhâberât için esîrler ile âileleri arasında tavassut vazîfesini derʻuhde etdi. Fakat bu tavassut vazîfesinin îfâsı kolaylıkla icrâ edilemedi. Çünkü Balkan hükûmetle- ri, ancak cemʻiyetimizin mürâcaʻât-ı mükerreresini ve Beynelmilel Salîb-i Ahmer Merkezi'nin ısrâr-ı şedîd ü medîdi üzerine üserâ-yı Osmaniye'nin esâmî cedvellerini göndermeğe karâr verebilmişlerdir. Âlem-i medeniyetde ilk defa olarak teʼsîs edilebilen böyle bir acentenin pek çok müşkilâta maʻrûz kalması tabîʻî idi. Nihâyet ilk güç tecrübelerden sonra bu acente üserâ ile âileleri arasında emîn bir vâsıta-i muhâbere olmağa başlayınca, kendisinden beklenilen fâide maʻa-ziyâdetin istihsâl olundu. Her hâlde ileride bu gibi müşkilâtın önünü almak için alâkadâr hükûmetlerin üserâ cedvelle- rini mübâdele etmeğe mecbûr tutmaları temennî olunur. Bundan başka düşmanın zîr-i işgâlinden bulunan arâzîde sâkin bazı âileler dârülfünûnumuzda tahsîl-i fünûn eden evlâdıyla doğrudan doğruya muhâbere edemediklerinden Hilâl-i Ahmer, cemʻiye- timiz merkezinde teşkîl edilen üserâ komisyonu maʻrifetiyle bu talebenin muhâberelerini teshîl etmiş ve bunlardan müzâyakaları olanlara âilelerinden cevâb gelinceye kadar lâzım gelen mebâliği ikrâz eylemişdir. Sulhun imzâsından sonra Hilâl-i Ahmer Cemʻiyeti Bulgaristan'da ve bâ-husûs Ruscuk'da bulu- nan binlerce Türk üserâsı arasında lekeli hummâ hastalığının şiddetle hüküm-fermâ olduğunu ve bu zavallıların fikdân-ı vesâitden dolayı memleketlerine avdet etmeğe gayr-ı muktedir bulunduklarını is- tihbâr ederek şehrimizin en meşhûr etıbbâsı meyânından intihâb olunan dört tabîbden ve takrîben kırk kadar hastabakıcıdan müteşekkil bir heyʼet-i sıhhiyeyi Bulgaristan'a iʻzâm etdi. Bu heyʼet mahall-i maksûda vâsıl olarak pek çok saʻy ü gayret sarf etdikden sonra hastalığı izâle eylemeğe ve üserâyı memleketlerine iʻâde etmeğe muvaffak oldu. Muhâcirlere Muʻâvenet Osmanlı ordusu Kırkkilise'den çekildiği [40] vakit, bu havâlînin ahâlî-i İslâmiyesi düşmanın ilerlemesinden korkarak bütün emvâl ü eşyâsını olduğu gibi şâyân-ı terahhum bir hâlde bırakdıkdan sonra İstanbul'a cân atdılar. Birkaç gün içinde İstanbul sokakları bu zavallıların izdihâm-ı hicretinden geçilmez bir hâle geldi. Birer muhâcir âilesi barındıran öküz arabaları, İstanbul sokaklarında ve sur- lar hâricinde sıralanıp duruyor idi. Artık bunları çatısı altına alacak câmiʻ vesâir mebânî-i umûmiye bulunamıyordu. Binlerce muhâcir melcesiz kalmış idi. Muhâceret, harbin en dehşet-engîz fecâyiʻ ve netâyicinden biri olduğundan Hilâl-i Ahmer, bu musîbete uğramış olan bîçârelerin perîşânlıklarına karşı bittabʻ lâkayd kalamadı. Hilâl-i Ahmer Cemʻiyeti, doğrudan doğruya muhâcir işleri ile uğraşmazdan evvel Şehremâneti'nin himâyesi altında teşekkül etmiş olan muhâcirîn komisyonuna, ilk taksît-i teberruʻ olarak 7.500 Osmanlı altını verdi. Bundan sonra cemʻiyetimiz melcesiz kalmış olan zâbitân âilelerinin ibâte ve iʻâşelerini düşünerek İstanbul'da üç büyük hâne istîcâr ve nüfûs başına o zamân bir kişinin iʻâşesine kifâyet edeceği ta- hakkuk etdirilmiş olan üç kuruşdan ibâret bir yevmiye tahsîs etdi. Bu iş bitdikden sonra nevbet-i asıl muhâcirlere geldi. Hilâl-i Ahmer, câmiʻlere ve ötede beride inşâ etdirdiği barakalara 14.856 muhâcir yerleştirerek adam başına günde üç kuruş yiyecek parası verdi ve berâberlerinde getirdikleri hay- vânâtı da günde hayvân başına üç kuruş sarf eyleyerek besledi.

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=