HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 10
Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 84 4385 Umûmiyetle biz beden sıkletinin yüzde 15 artdığını görürüz ki, bu mikdâr da Catale'nin? lev- halarıyla tebeyyün eden tabîʻî beden sıkleti mikdârlarının fevkindedir. Böyle bir mukâyese yapınca bu marazî bir hâldir deriz. Maʻamâfîh tabâbet zayıflıkdan şişmanlığa tahavvülü iki şekilde tesbît eder. Birisi küçük, diğeri büyük şişmanlıkdır. Acabâ bu toplanan yağlar vücûdda menşeʼini nereden alıyor? Muhtâc-ı îzâh bir suâl daha. Bir defa gıdâî yağlar aynı tabîʻatı muhâfaza ederek ensicede toplanır ve bir müddet sonra husûsî formülü hâiz bir yağ hâline geçer. Sonra şekerler de vücûdda glikojen hâlinde toplanır. Yağların terâ- kümünde hemen aynı safda görürüz. Bunun mevcûdiyeti de sebeb olur. Çok muhtemeldir ki, albü- minli mâddelerin de mühim bir rolü vardır. Bir şişman cesedini tedkîk edecek olursak bütün nesc-i munzammın yağlarla dolu olduğunu gö- rürüz. Bu munzam nescin gevşek olduğu aksâmda ve bilhâssa cild tahtındaki yağlar fevkâlde çokdur ve bulunduğu taraflar kalınlaşır ve batnın etrâfını dehşetli yağ kitleleriyle doldurur. Bağırsağı ihâta eden tabaka kat kat yağlanır. Hele bazı uzuvları açılması mümkün olamayacak derecede boğar ve yakar. Umûmiyetle dâhil-i haşvı [582] munzam nescler az yağlanır. Meselâ böbrekler, dimâğ, dalak ve ciğerler az yağlanır. Karaciğerde de azdır. Lâkin aksine adalelerde yağlar toplanır ve kalbde de gösterdiği en büyük tehlike adalesinin yağlanmasıdır. Yalnız kalbin sathında değil, muhîtini saran tabakanın altında da görülür. Fakat kalb adalesinin arasında olanlar adalelerin liflerine kadar tavazzuʻ ederler, kan damarlarını tazyîk eder ve kalbin takallusâtını zaʻfa dûçâr ederler. Bazı ifrâzât guddeleri meselâ pankreas da yağlanır ve bu ifrâz eden uzuv kıymet-i asliyesinin dörtde birini gayb eder. Bi'l- umûm lenfâvî ukdeler de ale't-tesâvî yağlarla boğulur. Yağlanmağa iki büyük sebeb vardır. Birisi tegaddîde ifrâtdır. Diğeri faʻâliyetde bulunmamakdır. Şişmanların mühim kısmı çok yiyenlerdir. İştihâları dâimâ vardır. Bundan belki memnûn değil- dirler. Bazen bunlarda oburluk, çok zayıflama korkusu, açlığa mutâvaʻat âdetâ marazî bir vasıf alır. Şişmanlık oturanlarda ve hiçbir faʻâliyetde bulunmayanlarda daha çokdur. Şişmanlığı kalem ve yazıhâne hayâtı geçirenlerde, bazı iş adamlarında, kapıcılarda, arabacılar- da ilh. çok görürüz. Meşakkatli hizmetlerde bulunan amelede pek azdır. Zamânımızda bedîʻî jimnas- tikle çok meʼlûf olan gençlikde hemen görülmeyecek derecede azalmışdır. Şişmanlar uzun ve tâm bir istirâhatdan sonra ekseriyâ bir hastalık veyâhûd fenâ bir ârıza ile karşılaşırlar. Bunlarda kol ve bacaklarda kırıklar, mafsal iltihâbları, siyatik ilâhare görülür. Şişmanlığın irsî olup olmadığı keyfiyetine gelelim. Bazı zengin ve refâh içindeki âilelerde ba- badan oğula intikâl eder gibi şişmanlığı görüyoruz. Fakat bu irsî olmakdan ziyâde âilevî bir keyfiyet- dir. Bunda tegaddîde ifrâtın ve hareketsizliğin de teʼsîri vardır. Bir de şişmanlığın seyrine gelelim: Şişmanlığın başlangıcı meşakkatli değildir. Şişmanlamağa başlayan bir kimse evvelâ iyilik ve kuvvet hisseder. Lâkin bu devir çok devâm etmez. Bir râddeye gelince şişmanlık çekilmez olur. Meşakkat verir, uyku hâli vardır, çok yorgundurlar, kolayca herhangi bir sebebden nefesleri tıkanır, kuvvetsizlik hissederler. Sonra en fenâ tehlike kalbi yorulur. Böbreklerin vazîfesi bozulur. Karaciğeri hastadır. Bilmem daha yazayım mı? Akşâmları ayakları şişer. Müzmin bir bronşite tutulurlar. Hazm-ı cihâzînin vazîfeleri bozulur. Bazen nıkrîs nevbetleri de ihtilât eder. Şeker hastalığı, karaciğer kulunç- ları, böbrek taşları sık görülür. Lâkin bunların en mühim ve tehlikelisi böbrek ve kalb nâ-tamâmiyeti-
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=