HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 10

Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 84 4389 Pek soğuk olmayan bir kışın Mart ayında vefât eden küçük bir kız çocuğunun saçları arasındaki bitlerde üç gün sonra yapılan otopsi bunların kâmilen telef olduğunu ve vücûd kehlesi gibi başka bir mahalle hicret edemediklerini göstermişdir. (Mâbaʻdi var.) HAYÂT VE ÖLÜM NEDİR? (83'üncü nüshadan mâbaʻd) Ecnâs-ı Muhtelifede Tûl-i Ömür Hayvânât ve nebâtâtın yaşama müddetlerinin farklı olması tabîʻiyûnu şaşırtmışdır. Yaşama müddeti [586] bazı cinslerde hayvân kendi müşâbeheti vücûda getirdikden sonra kıymetini gayb edi- yor. Bu kânûn tabîʻatın "muhâfaza-i cins" dedikleri bir hâdisedir. Her cins hayvân kendi cinsinin bekâsı için çalışır. Tabîʻatda gâye cemʻiyetin bekâ ve devâmı- dır. Bazı hayvânlar yavruladıkdan sonra fevt olurlar. Muhâfaza-i nesil için vazîfesini ikmâl etmişdir. Cemʻiyetin ve cinsinin bekâsı için lâzım gelen vazîfe hitâma ermişdir. Bu sûretle genç, yeni ve dinç hücreler fersûde, harâb, yıpranmış hücrelerin vazîfesini dûş-i tahammüle alırlar ve kendileri de fenâ bulur[lar]. Böceklerden bazı cinslerin kısa ömürleri vardır. Bunların arasında dört-beş ay yaşayanlar milyonlarcadır. Bir kısmının hayâtı 3-4 haftadan fazla sür- mez. Bazılarının hayâtı o kadar kısadır ki, tabîʻatın neşʼeli ve tatlı ılık sabâh rüzgârı bunları der-âgûş edememişdir. Güneşin altın ziyâlarını görmeden fenâ bulurlar. Hayât onlar için karanlıkların sînesine gömülür. Tabîʻatın zümürrüdîn ovalarında, yeşil vâdîlerinde, karlı şâhikalarında, yakıcı sahrâlarında yaşayan mevcûdâtdan bazıları hayâtı pek az tanırlar. Bunlarda yegâne gâye idâme-i nesildir. Tabîʻî ölümden bahsederken monsteridler en iyi misâli göstermekdedir. Müttehide-i Amerika iklîminde yaşayan Ağustos böcekleri 17 sene toprak altına gömülü olarak yaşarlar. Gözleri toprağın rutûbetli muhîtinde bir hayât-ı hafî geçirir. Toprağın üzerine çıkar çıkmaz hayât onun için hitâma ermiş demekdir. Ziyâ, havâ onu fenâya doğru sürükler. Güneş binlerce uz- viyâta hayât dağıtırken bazı uzviyetler için mühlik bir düşmandır. Güneş ihtirâkı husûle getirir. Hüc- reler çalışır ve uzviyet aşınmağa başlar. Vücûddaki karbon zerreleri yanar tutuşur ve ölüm tahaddüs eder. Uzviyâtdan bazıları müşâbeheti husûle getirdikden sonra menâbiʻ-i hayâtiye kuruyor. Mechûl ve esrârlı hafâyâsına inemediğimiz hayât hazînelerinden eser kalmıyor. Bazı hayvânâtda vazîfe nisbe- ten hücrelerin son bir yaşama savletidir. Bu son savletden sonra ebedî sükûn ve istirâhat-i müebbede doğuyor. Artık her şey bir ademe doğru sürükleniyor. Nereden gelip nereye gidiyoruz? Bu yolun başlangıcı ve nihâyeti neresidir? Bu mechûlât içerisindedir. Acabâ bu mechûlât içerisinde bu kudretler gayb oluyor mu? Mayer ve Helmholtz taraflarından vazʻ olunan kânûn-ı umûmîdir: "-Tabîʻatda gerek mâdde ve gerekse kuvvet olsun, hiçbir şey ne mahv olur ne de yeniden halk olunur. Zâhiren bazı kudretlerin zâyiʻ olduğunu görüyoruz. Fakat bu kudret gayb olmamışdır. Onun yerine diğer bir kudret kâim olmuşdur. Harâret kudret-i mihânikiyeye tahavvül ediyor. Eğer zâyiʻ olan harâret ile husûle gelen amel-i mihânikî hesâb edilecek olursa yekdiğerine müsâvî oldukları görülmekdedir".

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=