HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 10

Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 85 4456 yede muhtâc oldukları mâiyet karbonları vesâir gıdâları tedârük etmek mümkündür. Müvellidler bu mesʼeleyi îzâh için tenkîd edilemez bir kuvvetde olmamakla berâber daha kolay bir tarz bulmuşlar- dır. Bunlar muhtelif âmillerin evsâfının terekkübünden bahsederler. Bazı ehemmiyetli vazʻiyetlerde yeşil âmillerden tecerrüd sarı âmillerin ölümü daʻvet eden irsî âmillerden olduklarını kabûl eylerler. Bazı tebeddülâta uğramış cinslerin asıllarına rücûʻ etdikleri zamân hayâtî kudretlerinin azaldığı gö- rülür. Muʻallim Guyenot'nun Verâset ( Herdité ) unvânlı eserinden aldığım bazı misâlleri zikredeyim. Muhtelif sarı fâre cinsleri tesâlüb etdirilecek olursa 2/3'[ü] sarı, 1/3'ü sarının gayrı olmak üzere yeni nesiller meydâna getirirler. Yani daha doğrusu bu nesillerin 1/4'ü hâlis sarı, 1/2'si hâlis değilse de yine sarı, 1/4'ü de sarının gayrıdır. Hâlis sarıların hayâtiyetleri zaʻîfdir. Daha rahimdeki neşv ü nemâ esnâsında telef olurlar. Sarı fâre nesillerinin birkaç göbeğe kadar aded-i vasatîlerinin tedkîki diğer cihetler vasatîlerinden dûn ol- dukları vâzıhan meydâna çıkarır. 1916-1919 arasında Kirkham, 1917'[de] Sleigeder Ibsin sarı fârele- rin tesâlübünden vücûda gelen ruşeymlerin birçoğunun tereddîye uğradığını, rahimle iltisâk etdikden az bir zamân sonra telef olduklarını anlamışlar, ancak sarının gayr-ı cinslerle terekküb etdikleri vakit biraz hayâtlarının devâm edebileceğine ve bu hâlde de mukâvemetlerinin zaʻîf, kendilerinin bazı has- talıklarda müstaʻid kalacaklarıana kâniʻ olmuşlardır. Kısa kuyruklu fâreler dahi bu hususlarda sarılara benzerler. Aralarında tesâlüb vukûʻa getirildiği zamân kısa kuyruklular uzun kuyruklular, bir de pek nâdir olan kuyruksuzlar meydâna çıkar. Bu son nevʻ dâimâ kısır zuhûr eder. Kimse şerâit-i hâzıra dâhilinde bunları üretmeğe muvaffak olamamışdır. Uzviyât arasında tesâdüf [13] edilen daha bunlara mümâsil birçok vakʻalarda muʻayyen eşkâldeki nedretlerin esbâbı, tiplerin muhtelif aksâmının hayât şartlarına karşı mukâvemetlerinin zaʻîfleriyle îzâh edilebilir. Meselâ tâneleri yuvarlak ve buruşuk olmak üzere muhtelif mısır cinsleri vardır. Bu iki cins yekdiğeriyle tesâlüb etdirildiği zamân ilk nesilde tahassul eden mısırın kâffesi yuvarlak cinsden zuhûr eder. Sebebi de buruşuk tânelilere nisbeten diğerlerinin evsâfının daha bâriz ve hâkim olmasıdır. An- cak ikinci tahassulde buruşuk tânelilerde rubʻ nisbetinde görülmeğe başlar. Bu da tesâlüb sâyesinde biraz mukâvemet kesb etmelerinden neşʼet eder. Maʻamâfîh bunlar da, birçoğu neşv ü nemâlarını ikmâl etmeden telef olurlar. El-hâsıl bazı aslî cinsler yaşamak istiʻdâdından ya tamâmen veya kısmen mahrûmdurlar. Bunlar diğer mücâvir cinslerle ihtilât etdirilmedikleri takdîrde fenâya sevk edilmiş olurlar. Verâset kâʻideleri her yerde hükmünü icrâ etmekdedir. İrsî olarak aldığımız kâbiliyetler bize hayât imtidâdı müddetince kuvvet ü kudret verir. Doktor İsmail Kenan HİLÂL-İ AHMER HAVÂDİSİ 26 Temmuz [1]928 târîhine musâdif Perşembe günü Hilâl-i Ahmer Merkez-i Umûmîsi binâsında sâʻat on birde inʻikâd eden fevkalâde Hilâl-i Ahmer meclis-i umûmîsine âid zabıt hulâsasıdır. Celse on bir buçukda Merkez-i Umûmî Reîsi Doktor Refik Bey tarafından açılarak meclis-i umûmînin fevkalâde sûretde ictimâʻa daʻvetini îcâb etdiren sebebin darlık mıntıkalarındaki muhtâcî-

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=