HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 10

Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 83 4323 Nesil kuvvetlendikçe ve hastalıklardan vikâyesini öğrendikçe her türlü fenâlıklardan kendisini kurtarabilecek bir vazʻiyete girecekdir. Bu mücâdele teşkîlâtında, şunu da iʻtirâf etmek mecbûriyetin- deyiz ki, halk bu icrââtı harfi harfine tatbîk etmiş ve tamâmıyla benimsemişdir. Zîrâ bu şahsî mücâ- deleler bir millet hayâtıyla alâkadârdır. Yirminci asır bizim gözümüzü hıfzıssıhha kavâʻidi ile açıyor. On dokuzuncu asırdaki tedâvî usûlleriyle çok büyük farklar görüyoruz. Çok temennî olunur ki, memleketimiz de bu derdden halkın alâkası ve mücâdele teşkîlâtının gayretiyle kurtulsun. Sağlam bir nesil yetiştirmek için yalnız spor kâfi değildir. Bunun kıymetli netî- celerini elde etmek için hastalık menbaʻlarını fennin bugün bahşetdiği çerçeve dâhilinde yok etmek lâzımdır. Paris, Doktor Ahmed Süheyl [535] HAYÂT VE ÖLÜM NEDİR? (81'inci nüshadan mâbaʻd) İhtiyârlığın Tezâhürât ve Mihânikiyeti Umûmiyetle adîmü'l-fıkrât hayvânlarda ihtiyârlama erkendir. Bunların arasında çok seneler yaşayanlar da vardır. Tridacna, 60 seneden 100 seneye kadar muʻammer olabilir. Ekseriyetle adî- mü'l-fıkra hayvânların ömürleri kısadır. Asgarî yaşayan hayvânlar böcekler arasındadır. Beş-altı sâʻat yaşayanlar vardır. Meselâ Ephémère 2 altı sâʻat yaşar. Güneş batdıkdan sonra hayâta kavuşur. Güneşin altın ziyâları kürre-i arzı tenvîr etmeden hayâta vedâʻ ederler. Bu hayvancık karanlıklar içerisinde doğar ve karanlıklar arasında terk-i hayât eder. Fi'l-vâkiʻ bazı böcekler 10-15 sene yaşayabilir. Balık- lardan bazı cinsler 50 ve 100 sene yaşamakdadırlar. Kaplumbağa asır-dîde bir cevâbdır. İki yüz ve üç yüz seneye kadar yaşayan kaplumbağalar vardır. Kuşlardan ekserîsi 5-10 sene yaşadıkları hâlde bazı cinsler asırlarca yaşar. İnsânlara gelince zâtü's-sedâyâda vasatî ömür iʻtibârıyla en çok yaşayan nesl-i beşerdir. İhtiyârlık gayr-ı kâbil-i tevakkîdir. Yaşayanlar ve genç olmayanlar ve yaşları ilerleyenler, elbette ihtiyâr olacaklardır. İhtiyârlık insânlardan ictimâʻî kıymetleri mahv eder. İhtiyârlar cemʻiyet için bir müstehlik ve bir yükdür. İhtiyârlık esâsen bir muʻâdile-i âsibe-i menfiye taʻkîb eder (exponen- tielle). İhtiyârlarda kudret menâbiʻi tükenmişdir. Hıfzıssıhhacılar iddiʻâ ediyorlar ki, bazı şerâit dâhi- linde hıfzıssıhha kavâʻidine riʻâyetkâr olan insânlar ihtiyâr olsalar bile yine kuvvet ve kudret sâhibi olarak kalacaklar ve tasallüb-i şerâyîne ve vücûdun bi'l-cümle uzuvlarında husûle gelen sertleşmelere belki de bir devâ bulunacakdır. İhtiyârlıkda en çok göze çarpan vücûdun umûmî sertleşmesidir. Yaşlı olan bir adama otopsi yapılacak olursa bi'l-cümle uzuvlarında tasallub görüyoruz. Her taraf kireçleş- miş, bir örgü ile örtülmüşdür. Böbrekler, kalb, damarlar, hepsi hepsi sertdir. Hattâ kemikler bile bir cam kadar kırılmağa kâbiliyetlidir. Belki yapılacak perhizlerle buna mâniʻ olunabilecekdir. Bu tatlı ve hoş bir hayâldir. Bugün birçok müdekkikler tasallüb-i şerâyînin fazla et ve müskirât kullanma dolayısıyla husûle geldiğine kâniʻ değildirler. Bârgîrler ne et yiyorlar ne de müskirât kullanıyorlar. Fakat tasallüb-i şerâyîn onlarda da mevcûddur. Nebâtât ile müteʻayyiş diğer bazı hayvânlarda tasallüb hâdiselerini görüyoruz. Bunlar umûmî tesemmümün netîcesidir. Tasallüb her hâlde bir ifrâzât-ı dâ- hiliye mesʼelesidir. Biraz yukarıda bundan bir nebze bahsetdik. İleride bu mesʼeleyi daha tafsîlâtıyla 2 Ephémère, Rumca bir kelimedir. "Gün" demek olan ẻπι ile imeradan (ημεϱα) müştâkdır. Tercemesi de "serîʻu'z- zevâl" demekdir.

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=