HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 10

Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 83 4325 C. M. Child'den başka C. S. Minot, hücerât-ı asabiyede ihtiyârlık netîcesi husûle gelen tereddî alâmetlerini dakîk bir sûretde mütâlaʻa etmişdir. 25 sene evvel Hodg, bu mesâil ile uğraşmış ve bun- ları bütün vüsʻat ve şümûlüyle tenvîr ve îzâha gayret etmişdir. Bu zât bir nevzâdın hücerât-ı asabiye- siyle ihtiyâr bir şahsın hücerât-ı asabiyeleri arasındaki farkı göstermişdir. Yaşlı bir şahsın hücerât-ı asabiyesi hacmen tenâkus etmişdir. Bu tenâkus nisbeti % 64 kadardır. Cüveyfler % 5'den % 53'[e] fırlamışdır. Sıbâgât da aynı nisbetde tezâyüd etmişdir. Hâl-i tabîʻîde yeni doğan nevzâdda sıbâgât mevcûd değildir. Sıbâgât % 33 - % 70 kadar bir tehâlüf göstermekdedir. [537] Bu tebeddülât ve tagayyürât-ı hücreviye yalnız insânlara âid değildir. Bu hâli böceklerde ve küçük hayvânâtda vâzıhan görürüz. Gençlerde nüvenin işgâl etdiği mevkiʻ hücrenin heyʼet-i umû- miyesine nazaran oldukça büyük ve genişdir. Hücre ihtiyârladıkça nüve küçülmekde, stoplazma ise fazlalaşmakdadır. Yaşın terakkîsiyle nüvenin muhteviyât-ı hücreye nazaran hacmi tenâkus etmekdedir. Mme Pixelle Goodrich nâmında bir İngiliz kadının müşâhedâtı göstermişdir ki, arıların yaşlı olanlarında hücerât-ı asabiyenin derûnundaki protoplazma tenâkus etmekdedir. Genç arıların hücre-i asabiyeleri, protoplazma ile dolu olduğu hâlde aralarında da ince elyâf-ı nesc-i munzam görülmekdedir. Bu nesc-i elyâf-ı munzam, hücrelerin mesnedidir. Yaşlı arılar tedkîk edilince anâsır-ı asabiye- deki protoplazma mefkûd olup nüve oraya buraya dağınık ve parçalanmış, küçülmüş bir hâlde olup yalnız görülen nesc-i munzam şebekesinden ibâret olan elyâf-ı nesc-i munzamdır. İhtiyârlık hücrelerin teşrîhî tagayyürâtıyla müşterek olup bunun netîcesi de fizyolojik tagay- yürâtı husûle getirmekdedir. İhtiyârlık tahaddüs edince, hayvânın faʻâliyeti tenâkus eder ve diğer birçok hâdisât zâhir olur. Hayvân ve kuş yetiştirmekle meşgûl olan baytarlar ve ehl-i zirâʻat hayvânın yaşıyla vereceği yumurta ve süt mikdârı arasında bir nisbet bulunduğunu görüyorlar. Meselâ bir hayvânın verdiği süt- le verdiği yumurta mikdârı hesâb edilerek yaşlı veya genç olduğu anlaşılmakdadır. Meselâ genç bir tavuk senede 150 yumurta veriyorsa, yaşlı bir tavuk 70 yumurta vermekdedir. Hattâ bunu göstermek üzere düstûrlar mevcûddur. Bu düstûrlar kimyâgerlerin tek zerreler arasındaki teʻâmülâtı gösteren düstûrlarının aynıdır. Bir mebhasü'l-hayât hâdisesi bir muʻâdile-i âsibe-i menfiye ile kâbil-i ifâde bir kânûn taʻkîb ediyorlar. K Ş – Y = M B Bu düstûrda Y = Yumurta M K = Birer mikdâr-ı sâbit Ş = Tavuğun yaşı B = Teper usûlündeki logaritma Bu düstûr vâsıtasıyla tavuğun vereceği yumurtanın adedi taʻyîn edilmiş olur. İneklerin vereceği süt mikdârını taʻyîn eden ikinci düstûr elde etmişlerdir. Bu husûsda yorulmaz bir saʻy ile çalışan Ch. W. Turner, S. Bordy, H. I. Ragsdal'dır. Bu Amerika âlimleri süt ile yaş arasındaki nisbeti iyice taʻyîn etmişlerdir. İnekler 2 yaşından sonra süt vermeğe başlarlar. Vücûdun aʻzamî sıkleti o zamân hâsıl olur. 2 yaşından 9 yaşına kadar verdikleri sütün mikdârıyla vücûdun neşv ü nemâsı yekdiğerine

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=