HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 2
Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 20 754 İzmir'e gelen üserâ-yı askeriyeyi Mübâdale Heyʼeti aʻzâsından Doktor Lindsjoe ile Doktor [228] Page refâkat ve İzmir'de üserâ-yı mezkûreyi Beynelmilel Salîb-i Ahmer aʻzâsından Mösyö Schatzmann ile Mösyö Guénod kabûl etmişlerdir. Mübâdele Heyʼeti Reîsi Mîralây Wildbolz bir Amerikan torpidosuyla İzmir'[e] muvâsalat et- mişdir. Hilâl-i Ahmer, Beynelmilel Salîb-i Ahmer'in Mübâdele-i Üserâ Heyʼetiyle İstanbul Murahhas-ı Dâimîsi Mösyö Burnier'ye mesâʻî-i vâkıʻalarından dolayı alenen teşekkür eder. _______________ Binlerce Yetîm ve Yetîme Muʻâvenet Bekliyor!.. Romanya'nın Dobruca şehrinde intişâr eden Türkçe Dobruca gazetesinin 29 Receb ve 17 Mart târîhli nüshasında başmuharriri Mustafa Lütfi Bey Anadolu yetîmlerine iʻâne cemʻini teşvîk sadedin- de mühim bir başmakâle neşretdi. Bu makâlenin kısm-ı aʻzamını, maʻa'ş-şükrân derc ve naklediyoruz: "-Muhterem dîndâşlarımıza, bi'l-münâsebe hatırlatmak isteriz ki, Anadolu'da da babalarını ge- rek Harb-i Umûmî'de ve gerek şu son Yunan harbinde gâib etmiş yüz binlerle yetîm ve yetîme var- dır. Buradaki vatandâşlarımıza muʻâvenet ederken hastahâneler, eytâmhâneler inşâsı için vâkiʻ olan teşebbüslere seve seve iştirâk eylerken, oradaki müslümân yavrularının hiç olmazsa birkaç günlük ekmeğini teʼmîn eylemek lâzım geldiğini unutmamalıyız. İstanbul gazeteleri, Anadolu'nun ne hâle geldiğini bize her gün ayna gibi göstermekdedir. Yu- nan ordusunun girdiği yerlerde harâbîden, sefâletden başka şimdilik hiçbir şey görünmüyor. Anado- lu'nun bu hâline bugün yabancı milletler bile ağlamakdadır. İnsân, insân olmak sıfatıyla dünyânın her tarafından Anadolu'nun yardımına, Türk yavrusunun imdâdına koşarken ve bunu kendisi için pek mühim bir vazîfe-i insâniye telâkkî eylerken bizim şu- rada dâimâ seyirci kalmamız lâyık mıdır? Biz ki, insân olmakdan başka ayrıca bir de müslümânız. Şu iʻtibârla bu vazîfe-i insâniyeyi diğer milletlerden daha ziyâde mühimsememiz lâzım gelmez mi? Düşününüz ki, Türk toprakları Yunan istîlâsına maʻrûz kaldığı günden beri oradaki dîndâşla- rımız bir dakîka huzûr ve râhat yüzü görmemişlerdir. Muzlim dakikalar içinde ömürlerini yıpratan bu zavallı müslümânların çekdikleri kâfi gelmiyormuş gibi bî-günâh birçok kimseler de yerlerinden, yurdlarından alınarak Yunanistan içlerine nefy [ü] tağrîb olundular. İşte bu sûretle Harb-i Umûmî'den kalma binlerle yetîm ve bîkeslerin adedi bu defa bir kat daha artdı. Her şeyden âciz, henüz yürümeğe başlamış olanlarla tahsîl çağına gelmiş müslümân evlâdları- nın mikdârı ziyâdeleşdi. Bunların sefâlet hâline ağlamamak kâbil midir? Evet, ağlamalıyız ve onlara lâzım gelen merhameti göstermeliyiz. Hastalara, alîllere ve ale'l-umûm muhtâcîne muʻâvenet, cinsi ve milliyeti ne olursa olsun farzdır. Hilâl-i Ahmer Mecmûʻası 'nın iʻâne sütûnları gözümüzün önünden sinema şerîdleri gibi geçer- ken bilmem dikkat etdiniz mi, İsviçre'den, Fransa'dan, İngiltere'ye âid bazı adalardan, Amerika'nın muhtelif yerlerindeki müslümânlardan gönderilmiş birçok yekûnlara tesâdüf ediliyor. Husûsuyla Bul- garistan ve Sırbistan hamiyet-mendânı, Anadolu'nun pek muhtâc kalmış yetîm yavrularına muʻâvenet için âdetâ müsâbaka ediyorlar. [229] Bu meyânda biz neden istisnâ teşkîl edelim? Yoksa biz merha- metden muʻarrâ, hissiyât-ı insâniye ve İslâmiye'den büsbütün müberrâ mıyız? Niçin biz de onlar gibi beş-on maʻsûmun yaralı kalbini teskîne koşmayalım ve yine niçin biz de sefîl bir Türk âilesinin 'bir dilim ekmek' diye bağıran yavrusunun feryâdını duymayalım? Bu öyle bir feryâd ki, artık onu işit- memek için taşdan bir kalbe mâlik olmalıdır. Hakîkî bir müslümânda ise, böyle bir kalbin bulunması ihtimâli yokdur.
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=