HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 2
Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 24 908 Nûr-ı irfândan mahrûmiyeti yüzünden, değil sokaklara, vapur, şimendiferdeki iʻlân levhaları önüne bile tüküren adamlar el-yevm mevcûd değil midir? Oldukça şedîd ve maʻnîdâr ihtâr ve iʻlânlara rağmen öteye beriye idrâr bırakanlar ve bu husûs- da hıfzıssıhha-i umûmîye tecâvüz edenleri halkın ihtiyâcâtını düşünmekle mükellef olan belediyeler serîʻan tedâbîr ittihâzında bir âmil olmamalı mıdır? İntişâr-ı emrâzda nâkil olduğu tahakkuk eden sineklerin yumurtlama mahalleri olan gübre yı- ğınlarını bile elimizle kışdan hâzırlamıyor muyuz? Haşereden ifrât derecede iğrenen ve korkanla- rı [325] mızdan şimdiye kadar bir feryâd olsun işitildi mi veya buna mâniʻ tedâbîri yapacak bir mec- lis-i beledî zuhûr etmiş midir? Kuduz gibi en müdhiş ve korkunç bir hastalığın son günlerdeki kurbânlarını tahattur ederek başıboş köpeklerin itlâfı husûsunda belediyeyi vazîfeye daʻvet eden birisini gördünüz mü? Biz şu satırlarda daha ziyâde memleketimizde kökleşen âfât ve emrâz-ı ictimâʻiyeyi, bilhâssa müşâhedâta istinâden bahsetmekle berâber bu husûsda hükûmetin şimdiki hâlde yapabileceklerinden ve bilhâssa Hilâl-i Ahmer'in şimdiye kadar yapdığı ve yapmakda olduğu imdâd-ı sıhhî faʻâliyetlerinin ne şekilde daha ziyâde müsmir olacağını zikredeceğiz. İctimâʻî tehlikelerimizden sâdece "vefeyât-ı etfâl", hükûmet ve milleti aylar ve belki de sene- lerce düşündürecek bir mesʼele şeklini almışdır. Fi'l-hakîka Anadolu'daki herhangi bir anaya rast gelip de sorsanız hiç şübhesiz doğurduğu yav- rulardan birçoğunun muhtelif zamânlarda gömüldüğünü anlarsınız. Vâlide yavrularını ne sebebden gâib etdiğini bilememiş, anlayamamış ve çok kere müddet-i hayâtlarını bile nâ-tamâm sûretde zihnine hakketmişdir. Vâlide bu gibi suâllerinizden hoşlanmadığı gibi hattâ dînî ve îmânî bir umdeye tamâ- men teslîm-i nefs ederek size serzenişlerde bile bulunmağa kalkacakdır. Yavrularının gaybûbetinden mütevellid acıları pek çabuk unutan anne arîz u amîk isticvâb edilerek suâl netîcesinin ehemmiyeti telkîn edilmezse ekseriyâ gömülen yavruların aded-i sahîhini bile çıkarmak müyesser olamaz. Bu ne kadar elîm bir hâldir! Garîb olduğu kadar fecîʻ olan cihet, ebeveynin bir davar yavrusuna, bir kaz palazına ve bir buzağıya maʻatteessüf daha ziyâde ehemmiyet vermeleri ve bunların ziyâʻından mütevellid acıları unutmamalarıdır. Bu gibi zâhiren nakde taʻalluk eden mesâilde size hesâblar günü gününe ve sahîh bir sûretde verileceğine şübheniz kalmasın. Hakîkaten son senelerde Anadolu'daki Hilâl-i Ahmer dispanser ve müessesâtında yapılan emîn kuyûdâtda ekser vâlideler yavrularının dörtde 2-3'ü[nü] gâib etdikleri tezâhür ediyor. Bunların pek çoğu daha memede iken, bir kısmı da 3-5 yaşlarında helâk oluyorlar. Mevcûdların bir kısmı da sakat, alîl, marîz ve neşʼesizdirler. Yaşayıp kâhil olacakları meşkûk bulunduğu gibi memlekete nâfiʻ bir uzuv hâline geçmeleri de şüphelidir. Hâsılı, bugün Anadolu'nun bazı menâtıkında nesl-i hâzırın gür- büz, tâmmü'l-aʻzâ ve neşʼeli bir meyvesine tesâdüf etmek hemen de güçleşiyor. Gerçi mütemâdî harbler ve bunların tevlîd etdiği taʻayyüş darlığı dolayısıyla nesl-i cedîd ol- dukça ezik ve yıpranmışdır. Fakat senelerden beri gerek milletin şahsen ve gerek hükûmetin âmmeye taʻalluk eden hıfzıssıhha mesâilindeki lâkaydîsi de nazar-ı afv ile halledilemeyecek derecede büyük ve ehemmiyetlidir. Anadolu'ya sıhhî ve ictimâʻî noktadan bir nazar atf edilirse başlıca üç derd-i ictimâʻî ile muzta- rib olduğu derhâl görülüyor.
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=