HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 2

Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 25 949 Sıtmanın devâsı kinin (sülfato) olduğu halkça da maʻlûmdur. Halk çok kere hastalığın sıtma olduğunu da teşhîs ederek kendisini gelişi güzel taht-ı tedâvîye alır. Böyle attâr, bakkâl hattâ bir ec- zâhâneden tedârük edilen hab ve gülâclar ile tedâvî olunan sıtma şahsî olduğu kadar ictimâʻî mazarrat da tevlîd edecekdir. Nitekim Anadolu'da halkın kısm-ı azîminde hâsıl olan büyük dalaklar bu şekilde zuhûra gelmiş ve hastalık müzmin bir şekil almışdır. Bu zavallılar dalaklarının sıtma nevbetlerinde içdikleri su ile şişdiklerini ifâde ederler. Bilmez- ler ki, dalakları müzmin sıtma teʼsîriyle büyümüş ve lâ-yuʻad mikrob yuvası olmuşdur. Bu yuvada tecemmuʻ eden ve ara sıra kanda cevelâna çıkan eskimiş mikroblar ilkbahârda sivrisineğin vücûduna geçmek sûretiyle diğer eşhâsa naklolunacağı ve binâberîn sirâyet-i maraz nokta-i nazarından ne dere- ce mühim olduğu anlaşılabilir. Bir nevbet-i sıtmanın birkaç gram kinin yemekle geçmeyeceğini ve bilhâssa eskimiş nevʻleri- nin esâslı ve uzun bir tedâvî ile birkaç senelerde ancak geçebileceğini herkes bilmelidir. Binâenaleyh sıtma şübhesinde evvel emirde kan muʻâyenesiyle hastalığın tahakkuku, sâniyen marazın hangi cinsi ve nevʻi olduğu ve bilhâssa cinsli eşkâlin (gamet) mevcûdiyeti nazar-ı dikkate alınarak behemehâl tabîbin vereceği müdâvâta bi-tamâmihî riʻâyet etmek elzemdir. Bu satırlar arasında maʻalesef halkımızın mürâcaʻat etdikleri ocakları tahattur etmemek müm- kün değildir. Sıtması bir-iki defalık ilâc ile geçmeyenlerin bu gibi ocaklara mürâcaʻat ederek [7] kol ve bacaklarına ipek bağlatdıkları, dalağı büyük olanların derilerini kesdirdikleri el-ân meşhudumuz olmakdadır. Fi'l-hakîka usûlsüz ve nâ-tamâm bir tarzda tedâvî edilen bir sıtma vakʻası o şekle girecekdir ki, okkalarca kinin aldığı takdîrde yine tedâvî edilmeyecek veya biraz kinin aldığını müteʻâkib ihtilâtât-ı mühlike ve vahîme zuhûra gelecekdir (Karasu hummâsı). Bu cihetle halkın zannetdiği gibi sıtma tedâvîsinin pek basît olmadığını ve bâ-husûs müzmin eşkâlinde çelik, arsenik, neo-salvarsan gibi devâların da mühim rol oynadığını ve tedâvîyi dâimâ kontrol ile taʻkîb etmek lüzûmuna herkesi iknâʻ etmeliyiz. Müzmin sıtmanın esâslı ve uzun tedâvîsini ihmâl edenler içinde okuyup yazanlar ve hattâ maʻatteessüf bu husûsun ehemmiyetini müdrik olan etıbbâ bile görülmüşdür. Anadolu'da imdâd-ı sıhhî heyʼetlerinin açmış olduğu müteʻaddid dispanserlerde halka en müfîd muʻâvenet sıtma hastalığına karşı olmuşdur. Buralarda laboratuvarların yardımı ile hastalığın ne de- recede olduğu anlaşılmakla berâber envâʻı, ecnâsı, hâd ve müzmin oldukları da tedkîk edilmişdir. Senelerden beri ilâcın teʼsîrine îmân eden halk, sıtma hablarını aldıkça kendilerini taʻcîz eden nevbetlerin kesildiğini, dalaklarının küçüldüğünü görerek dispanserlerin en sâdık ziyâretçileri olmuş- lardır. Bu sûretle yaz, sonbahâr mevsiminde yevmî dispansere mürâcaʻat edenlerin yüzde 60-80'ini sıtmalılar teşkîl etmişdir. Harb-i Umûmî'den beri gerek hastahâne ve gerek dispanserler teşkîlâtı dolayısıyla halka sıtma- nın ehemmiyeti kısmen olsun anlatılmış ve eskiden kan muʻâyenesinden her nedense tevahhuş eden halk etıbbânın bu gibi teklîfâtına itâʻat etmeğe alışmışlardır. Hattâ herhangi bir hummâda bir defa da kan muʻâyenesinin icrâsını arzu edenler bile görülmüşdür. Şu hâlde hükûmetin sıtma mücâdelesi tatbîkâtına emîn bir sûretde başlayacağına kadar Hilâl-i Ahmer'in evvel emirde sıtması çok olan menâtıkda dispanserler açarak halka şimdiden bu husûsun ehemmiyetini anlatmak ve ilâcın teʼsîrâtına îmân etdirmekle berâber tarz-ı mücâdelede esâs olacak nukâtı tedkîk ve tahlîl edecek derecede etıbbâyı tavzîf etmek de pek mühim menfaʻatler tevlîd ede- cekdir.

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=