HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 3
Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 28 1106 niye-i metrûke tamâmen muhâcirlere verilip oralara nakletdirildi[ler]. Yalnız fukarâ-yı ensârdan üç zâta bir mikdâr şey ifrâz olundu. Ensâr-ı kirâmın muhâcirîn hakkında gösterdiği insâniyetkârâne şefkatin Allah ve Resûlü in- dinde ne derece makbûl olduğunu anlamak için Sûretü'l-Haşr'da vellezîne tebevveʼü'd-dâre… diye başlayan âyât-ı celîleyi ve onların tefsîrini mütâlaʻa etmek lâzımdır. O âyetlerde ensârın muhâcirlere hürmet ve muhabbet gösterdikleri, onlara verilen emlâk ve emvâl dolayısıyla gıbta ve hased gibi hissiyâta kapılmadıkları, kendilerinin ihtiyâcı varken dîn kar- deşlerini nefislerine tercîh etmek sûretiyle ulüvv-i cenâb ibrâz eyledikleri sitâyişkârâne bir lisân ile hikâye olundukdan sonra o zevât-ı kirâmın mazhar-ı felâh olduğu tebşîr buyuruluyor. Hâdise, aynı hâdisedir. O vakit Mekke Müslümânları evini, barkını, mâlını, mülkünü bırakıp da şâyân-ı muʻâvenet bir hâlde Medine'ye gitdikleri gibi bugün Yunan elinde kalan memleketlerden ocağı sönmüş, hânümânı yıkılmış bir hâlde gelen muhâcirler de aynı derecede muhtâc-ı muʻâvenet bulunuyorlar. O hâlde bizim gibi velev ki bir kulübe dâhilinde olsun, mutavattın bulunanların o vatan-cüdâ müslümânlara muzâheret husûsunda eser-i ensâra iktifâ etmesi lâzımdır. Vâkıʻâ o büyük adamların gösterdikleri veleh-fezâ ulüvv-i cenâbı ibrâz etmemize fedâkârlık kâbiliyetindeki küçüklüğümüz mâniʻdir. Fakat karınca kadrince misline ittibâʻ eyler isek, bâri hiç olmaz ise birer don, gömlek yâhûd birer çift çorab gibi kışlık eşyâ ile kudret-i mâliyemizin müsâʻa- desi nisbetinde iʻâne-i nakdiye ile ihvân-ı dînimizin imdâdına yetişebiliriz. Bunu yapacak olursak hem-dîndâşlarımıza karşı uhuvvet ve insâniyet vazîfesini îfâ eylemiş olduğu felâh-ı ebedîye istihkâk peydâ etmiş oluruz. Halkı bu emr-i hayra daʻvet ve teşvîkât-ı lâzıme îfâ etmek üzere mahallelerde ümenâdan mü- rekkeb iʻâne heyʼetleri teşkîli ve âcilen derc-i iʻânâta başlanılması lâzımdır, sanıyorum. Çünkü gelen kışdır. Vaktiyle yazmış ve Mahfil 'in 6'ncı nüshasıyla neşreylemiş olduğum "Muhâcirlere Muʻâvenet Lâzım" [116] unvanlı bir manzûmenin bazı ebyâtını bi'l-münâsebe tekrîr ediyorum: Bu felâketzede kimdir ki bırakmış geride? Evi de, barkı da, mahsûlü de, yurdu, yeri de Yaralı sînesi efgân ile gerçi pür-cûş Yine teslîm-i tevekkülle zebânı hâmûş Uğramış da maraz-ı hicrete ölmüş gelmiş Makber-i muzlim-i harmâna gömülmüş gelmiş Şimdi yok kabri bile, meyyit-i seyyâr-ı vatan Yazılı levh-i cebîninde onun: Sâr-ı vatan Milletin kalbini bir merciʻ-i reʼfet biliyor Oradan hâline imdâd ü inâyet diliyor Kim bu bîçâre? Bizim lâne-cüdâ kardeşimiz
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=