HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 3
Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 30 1191 ki, vücûdun birçok mahalleri kanatırcasına tırnaklanmağa mecbûr olunarak müzʻic ve lezîz kaşınma arasında elemler de duyulmağa başlanır. Ecdâdımızın bu husûsa: "-Züğürt olup düşünmekden ise uyuz olup kaşınmak evlâdır" sözü bu hastalığa mahsûs hakke- nin ne kadar tatlı olduğunu ifhâm edebilir. Vücûdu istîlâ ederek müzminleşen bir uyuz, şahsın hâb u râhatına teʼsîr etmekden de hâlî kal- maz. Bu münâsebetle uykusuzlukdan asabî ve hazmî râhatsızlıklar zuhûra geleceği gibi kaşınan yer- lerin mütemâdî tırnaklanmasından dolayı mücâvir nevâhîde sathî ve amîk iltihâbât ve hıyarcıklar husûle gelerek hayâtı tehlikeye koyduğu da nâdir değildir. Uyuzun teşhîsi pek kolaydır. Hattâ halk ekseriyâ hastalığın teşhîsini de koyarak tabîbe mürâ- caʻat eder veya ehemmiyet vermez. Fakîr ve pis eşhâsda mümeyyiz-i hakke ve indifâʻı ile tanılan has- talık, kibâr ve temiz olanlarda husûle gelirse oldukça münâkaşayı da mûcib olabilir. Fi'l-hakîka harb esnâsında oldukça kibâr geçinen âilelere kadar giren bu müzʻic cild râhatsızlığının teşhîsinde etıbbâ bir müddet tereddüde düşmüşler ise de vekâyiʻin aynı âilede tekerrü[r]ü mesʼeleyi halledivermişdir. Memleketimizde uyuz sözü aynı zamânda hakâreti de mutazammın olmakla bu gibi âile ve ehâd-ı nâs arasında teşevvüş ve heyecânı mûcib olabileceği düşünülse bile etıbbânın lisân-ı münâsible âfetin mevcûdiyetini ihsâs ederek izâlesi ile berâber tevessüʻ edememesinin teʼmîni akdem-i vezâif-i sıhhi- yedendir. Kavâʻid ve şerâit-i hıfzıssıhhadan bî-nasîb kalan kabîle ve eşhâsın dâimî bir derdi olan uyuz hastalığı Harb-i Umûmî'nin ibdâʻ etdiği hayât pahâlılığı, ordu ve harekâtı dolayısıyla Anadolu'nun bütün köy ve kasabalarına intişâr etmiş idi. Birçok âilenin bütün efr[â]dı müteselsilen âfete dûçâr oluyorlar ve kaşına kaşına râhatsızlığa alışdıklarını söylüyorlardı. Hele orduların uzun müddet mü- câdelesine mecbûr kaldığı bu salgın, müdâvâtdan ziyâde çamaşır, sabun, ütü gibi malzemeye iftikâr ederek epey müddet devâm etdi. Salgın esnâsında halkın bir kısmı illetin savletini îzâh edemiyorken bir kısmı da mutatabbible- rin teʼsîrâtına maʻrûz kalıyordu. Birçokları da etrâfdan aldıkları öğüdlere tebaʻiyet ederek devâdan ziyâde gıdâya ehemmiyet verdiler. Hastalığın uyuz olmayıp mağşûş ekmekler, mahlût yağlar teʼsî- riyle husûle gelen bir nevʻ kan bozukluğuna atfetdiler. Fi'l-vâkiʻ âilenin bütün efrâdının kısım kısım musâb olması da bu yalancı nazariyeleri bir tarafdan takviye ediyordu. Hattâ günün birinde ez-kazâ daʻvet edilen bir tabîbin hakîkî teşhîsi hiç de hoşa gitmiyor ve her nedense âfetin gıdâdan hâsıl oldu- ğuna îmân arzusu bırakılmak istenilmiyordu. Anadolu'da bu harb salgınının devâmı sebebiyle İmdâd-ı Sıhhî Heyʼetlerinin faʻâliyetde bu- lunduğu menâtıkda [173] dispanserlerin müsbet ve müsmir mesâʻîsinden olmak üzere uyuz hasta- lığı şâyân-ı zikirdir. Bazı istatistikler bu âfetin bazı menâtıkda % 30-40 râddesinde olduğunu ve bu nisbetin daha ziyâde hastalık avâkıbında olmak üzere cilddeki ihtilâtât-ı cerrâhiyeye âid olduğunu göstermişdir. Hayâtı doğrudan doğruya tehdîd etmeyeceği mülâhazasıyla halk uyuzun devâsını çok defa attâr ve bakkâllarda aramağa ve gelişi güzel tatbîk etmeğe şitâbân olur. Bu sûretle bir parça merhem ve bir defa hammâm teʼsîriyle vücûdları birkaç gün için istirâhate girenler şifâyâb olduklarını zannederek aldanırlar. Fi'l-vâkiʻ tâze bir uyuzun devâsı pek basîtdir. Ancak tabîb-i mütehassısının sin ve şahsa ve âfetin derecesine göre münâsib göreceği bir müdâvât sâyesinde birkaç gün içinde şifâyâb olabilir. Eskimiş ve gûnâgûn müdâhalelere maʻrûz kalarak azdırılmış nevʻleri müdâvât sâyesinde uzun müd-
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=