HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 3
Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 31 1272 Bu istatistikden müstebân oluyor ki, yedi ay zarfında 135 frengili çocuk mürâcaʻat ediyor ve bunlardan yalnız 14 tânesinin dâü'l-efrenc-i vilâdîye mübtelâ olduğu tesbît olunuyor. Bu hesâba naza- ran Samsun şehri ve mülhakâtı köylerinden gelen frengili çocukların yüzde 89,5'unun kesbî frengiye mübtelâ oldukları tezâhür ediyor ki, bu mikdâr Çarşamba'[nın]kine nazaran yüzde on fazla demekdir. Burada Sıhhiye Müdürü Osman Bey'in memleketin genç etıbbâsını teşvîk husûsundaki yardım- larını ve bilhâssa frengi hastahânesine verdikleri ehemmiyeti zikretmeden geçemeyeceğim. Mûmâi- leyhe mezkûr hastahânenin fennî ve idârî hüsn-i temşiyeti husûsunda Doktor Nuri Osman Bey'i in- tihâbındaki isâbetleri bi-hakkın sezâvâr-ı takdîr olduğu gibi Çarşamba'da bir buçuk aylık vakfeden sonra esnâ-yı avdetde Samsun Frengi Hastahânesi'ne müceddeden ilâve edildiğini gördüğüm banyo dâiresi, çamaşırlık ve tırâş odasından ibâret bir dâireceğin, sıhhiye müdürü beyin işi ne kadar ehem- miyetli tutduğunu gösteren edille-i kâtıʻalar meyânında taʻdâd edilebileceği iʻtikâdındayım. Frengi mübtelâları, frenginin tahrîb edici, öldürücü bir hastalık olduğunu anlamalı. Her şahıs musâb-ı kanâʻat getirmelidir ki, tedâvî edilmeden frengi, er geç dâhilî, hâricî her nevʻ hastalık kisve- sine bürünerek hayâta hâtime çeker. Bu husûs taht-ı teʼmîne alınırsa erkekden kadına, kadından er- keğe frenginin sirâyeti bertaraf edileceği gibi nesil de sağlam olur. Yoksa hastaya: "-Hastalığı karına verirsin, çocukların ölür veya frengili doğar" sözleri katʻiyen teʼsîrsizdir. Taşrada kemâl-i esefle gör- düm ki, "-Çocuğun vefât etdi!" haber-i keder-âlûdunu köylü kemâl-i sekînet ile karşılıyor ve: "Ne ya- payım, bir daha peydâ ederim!" diyor. Kadın bahsine gelince; erkeklerin en az iki evli olması nisâya karşı derece-i alâkalarını isbât eder pek güzel misâllerdir. Binâenaleyh şahs-ı marîze ictimâʻiyâtdan bahsetmek pek abesdir. Marazdan kendi şahsı için korkması taht-ı teʼmîne alınmalıdır. Bunun için de, frenginin en tahrîbkâr âfâtını tanzîr eden mulajları mümkün ise her köylüye göstererek hastalığın vehâmeti hakkında en sarîh ve katʻî teʼsîrler icrâ edilmeli. Mümkün değilse, hiç olmazsa her köyün eimme ve muhtârânı celb edilip bunların fikirleri işbâʻ [236] edildikden sonra gerek vaʻz gerekse sohbet tarîkıyla bi'l-vâsıta tedhîş ve tenvîr olunmalı ve dâü'l-efrencînin âmil-i marazîsini, tekâmülâtı- nı, edvâr u seyrini, âsâr-ı tahrîbiyesini, tevlîd eylediği emrâz-ı muhtelifeyi musavver sinema filmleri arada sırada bir de komik göstermek şartıyla her vilâyetde enzâr-ı ibrete vazʻ edilmeli. Hulâsa, hasta nasıl sıtmaya karşı kinin almağa alışmış ise frengiye karşı da mîʻâd-ı fennîsini ikmâl edinceye kadar dâimâ ve dâimâ ilâc istiʻmâline mecbûr olduğunu anlamalı, bilmeli. Mücâdelenin mühim ve en müşkil kısmıını teşkîl eden tatbîk-i tedâvî keyfiyetini yalnız etıb- bâya hasretmeyip küçük sıhhiye meʼmûrları ve hattâ köy muhtârları bile istihdâm kılınmalı. Burası muhtâc-ı îzâhdır. Elimizde mevcûd frengi ilâcları bir tabîbin hattâ bir tabîb-i mütehassısın dest-i hazâkati ile tatbîk edildiği takdîrde fâide-i hasene elde edilir. Fakat bunun için her kazâ ve hattâ her köyde bir dispansere ihtiyâc vardır ki, onu da hâl-i hâzır için müstebʻid görüyorum. Gerçi etıbbânın Hizmet-i Mecbûriye Kânûnu mahzûr-ı mezkûru tedricen bertaraf eyleyecek ise de Türkiye'nin her ta- rafına mecbûrî hizmete tutulan etıbbâ sevk edilinceye ve fî târîhinde During Paşa'nın riyâseti altında Kastamonu vilâyetinde yapılan teşkîlât ikmâl edilinceye kadar frengisiz bir tek ferd kalmayacakdır. Çünkü Tıb Fakültesi'nden her sene yüz efendinin neşʼet eylediği farz olunsa asgarî ancak beş sene zarfında, o da bir dereceye kadar Türkiye memâlikine tabîb yetiştirilebilecekdir. Fakat hastalık cihât-ı muhtelifeden gelen rüfekâ ve tilmîzlerimden aldığım maʻlûmâta nazaran her tarafı istîlâ etmişdir. Bu sebeble her vilâyete husûsât-ı sıhhiye-i sâireye tercîhen seyyâr frengi etıbbâsı taʻyîn edilmeli. Bu da mümkün olmadığı takdîrde -ki nokta-i nazarıma gelmiş oluyorum- küçük sıhhiye meʼmûrları ve eimme ve muhtârlar frengi tedâvîsine alıştırılmalıdır. Her nerede olursa olsun, dikkat edilirse frengi- ye yakalananların üçde ikisi tütsüden geçmişlerdir. Demek ki halk tütsü ile ünsiyet hâsıl eylemişdir. Fakat bunun öldürücü veya oldu[ru]cu bir tarzda değil, belki bir şekl-i fennîye ircâʻ ederek tatbîk
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=