HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 3

Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 26 982 günkü gıdâsını teşkîl eden ekmek, simit, peynir, kestâne ve buna mümâsil yiyeceğin üzerleri bu gibi meşkûk tozların oldukça kalın bir tabakasıyla mestûrdur. Gerek evlerimizin tathîrâtı ve gerekse sokaklarımızın tanzîfâtı el-yevm asrî bir hâle girmemiş- dir. Güpegündüz en işlek bir câddede şehrin nezâfet-i fenniye amelesinin elindeki yegâne süpürge âletiyle yerdeki biriken tozları gelen geçenlerin üzerine nakle gayret etdiği el-ân görülüyor. Seneler- den beri teʻâmül olan ev temizliği de hasır bir süpürgenin kuru olarak zemîn üzerinde sürtülmesi ve mevcûd tozların aynı oda içinde mekân değiştirmelerinden ibâret kalmışdır. En müstesnâ ve medenî bir şehrimizde bile asrî temizliği tatbîk eden müessese ve mesken parmak ile gösterilecek derecede azdır. Memleketimizde ictimâʻî hıfzıssıhhanın ibtidâîliği olmadan serbest gezmelerine rağmen vere- min sâir memleketlerden ziyâde olmayışını hilkatin bu memlekete ihsân etdiği mebzûl güneş ziyâsına ve halkın çiftçi olarak hayât-ı yevmiyesini tarlalarda geçir- mesine atfedeceğiz. Fi'l-hakîka Anadolu'da gerek kadın ve gerekse erkek, halkımız günün en uzun sâʻatlerini yaz ve kış tarlalarda mebzûl güneş ziyâsı altında tamâmen sâf ve serbest havâ ile geçirir. Memâlik-i mütemeddinede en kalabalık şehirlerde bilhâssa hayât-ı sınâʻiyesi olan beldelerde verem ame- le arasında oldukça münteşirdir. Günün en mühim sâʻât-i mesâʻîsini tahte'z-zamân kuyularda, maʻden ocaklarında ve bir fabrikanın kesîf ve kokulu havâsında geçiren ame- le, hastalığa yakalanmak için lâzım gelen şerâit arasında bulunuyor demekdir. Tesâdüfen bu gibi mecmaʻ-ı nâs olan mahallere düşen bir açık veremlinin muhîte yapabileceği mazarratlar düşünülürse hıfzıssıhha-i ictimâʻînin buralarda ne derece ehemmiyetle tatbîk ve taʻkîb edilebileceği anla- şılabilir. Verem âfetine karşı mücâdelede bulunmak ictimâʻî bir vazîfedir. Bu husûsda lâzım gelen fedâkârlığı yapan hükûmet ve milletler veremin senevî vefeyâtını hemen nıs- fına indirmeğe muvaffak olmuşlardır. Mücâdelede başlıca iki esâs üzerine çalışılacakdır. Evvelâ veremli insân ve hayvânlarda lâzım gelen tedâbîr-i tahaffuziyeyi tatbîk etmek, sâniyen [28] vücûdun verem mikrobuna karşı mukâvemetini tezyîde çalışmakdır. Bu- nun için evvel emirde açık veremlerden fakîr ve muhtâc-ı muʻâvenet olanları hükûmet tarafından teʼmîn edilecek tecrîdhânelerde taht-ı tedâvîye almak, zengin olanları hâ- nelerinde veya husûsî sanatoryumlarda tedâvî ederek lâ- zım gelen takayyüdâtı tatbîk etmek iktizâ eder. El-yevm şehrimizde faʻâliyetde bulunan polikliniklere birçok açık veremliler mürâcaʻat etmekdedir. Bunların hemen hepsine sâdece bir reçete kâğıdı verilerek serbest bırakılıyor. Reçete muhteviyâtının tedârükü düşünülmediği gibi hastalığın etrâfa sirâyeti de ihmâl Vereme müstaʻid bir genç kızın vazʻiyet-i sadriyesi Jeune fille prédisposée à la Tuberculose (Habitus Phthisicus)

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=