HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 3

Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 26 984 Nüfûs siyâsetini ehemmiyetle derpîş eden ve neslin gitdikçe tüvânâ kuvvetli olmasını teʼmîne çalışan milletlerin son senelerde alîl, zaʻîf ve küçük yapılı, rûhî teşevvüşâta musâb olanlara zürriyet gelmemek üzere hadımlık ameliyesini bile icrâdan çekinmemeleri şâyân-ı dikkatdir. Hakîkaten neslin çürük, cılız, rûhu bozuk aksâmından hükûmet ve medeniyet istifâde edemiyor. Bu gibilerin dâimâ müstehlik olarak cemʻiyet-i beşeriye üzerinde yaşadıkları görülmüş ve hattâ birçok vekâyiʻ-i kazâi- yenin bu gibi ellerden zuhûr etdiklerini gösterecek istatistikler bile toplanmışdır. Veremli âilelerden doğan zaʻîf yapılı çocukları köylü familyalara tevdîʻ ve ara sıra teftîş ve taʻkîb etmek üzere mütemeddin memleketlerde ayrıca teşkîlât yapıldığı gibi cılız mekteb çocuklarını her sene taʻtîl aylarında dağlara veya deniz sâhillerine sevk için de cemʻiyetler teşkîl edilmişdir. Bun- dan mâʻadâ veremlilerin çocuklarını dağlarda inşâ edilmiş sıhhî ve husûsî mekteb ve pansiyonlarda kâfi derecede besleyerek hastalıkdan korumak çârelerinde de muvaffakiyet hâsıl olmuşdur. Bununla berâber vücûdun mukâvemetini tezyîd çarelerinden olmak üzere zaʻîf ve vereme müs- taʻid çocuklara kışın balıkyağı içirmek ve yaz aylarında güneş ve deniz banyolarına devâm ederek iyod ve çelikli şurûblar iʻtâ edilmek iktizâ eder. Bu husûsda fennî tatbîk edilen mümâresât-ı bedeni- yelerin de (jimnastik) pek büyük fâidesi olacakdır. Avrupa'da birçok şehirlerde dispanserlere merbût olarak veremlilere mahsûs bâğçe ve parklar açılmış ve gündüzleyin sâf havâ ile tedâvîleri de nazar-ı dikkate alınmışdır. Bizde ale'l-ıtlâk verem denildi mi yediden yetmişe kadar herkes korkar. Birçok âilelerin etıb- bâya sorduğu suâl, hastalık başkasına ve bize geçer midir? Şurası bilinmelidir ki, veremin bazı aʻzâ- daki tevazzuʻâtı sârî değildir. Yalnız akciğer veremi, muhîti için tehlikelidir. Bunun da açılmış nevʻi yani hastanın [30] balgam ve tükürüğünde Koch basilleri mevcûd olanı her dâim ve her yerde sârî olabilir. Bu cihetle veremi de bilhâssa hıfzıssıhha-i ictimâʻî nokta-i nazarından kapalı ve açık verem diye tasnîf ediyoruz. Herhangi bir müdâvât ile şifâya yüz tutan ve balgamda müteʻaddid muʻâyenât ile mikrob kalmadığı anlaşılan veremli serbest bırakılır ve muhîti için tehlikesi kalmamışdır denilir. Veremlilerin hükûmete ihbârı da bilhâssa memleketimizde mecbûrî olmalıdır. Bu sûretle uzun müddet bulaşık kalan hâne ve eşyâsı esâslı usûller ile tamâmen tathîrât-ı fenniyeye maʻrûz bırakılarak sirâyet husûsâtının önüne geçilmiş olacakdır. Bi'l-umûm garb hükûmâtında senelerden beri teessüs ederek icrâ-yı faʻâliyet eden VeremMücâ- dele Cemʻiyeti'nin ne kadar menâfiʻi olduğu neşredilen istatistiklerden anlaşılıyor. Mücâdele esâsâtı üzerinde azîm ile çalışan cemʻiyet, şuʻabâtını seneler gitdikçe tezyîd etmiş ve bu sûretle musâb ve vefeyât adedi ehemmiyetli sûretde tenâkus etmişdir. Bizde Harb-i Umûmî'nin hitâmına doğru teşekkülünü şükrân ile kaydedeceğimiz mücâdele cemʻiyetinin mesâʻîsi birkaç sene devâm etmiş ve oldukça nâfiʻ semereleri görülmeğe başlanmış- dı. El-yevm cemʻiyetin faʻâliyetine delâlet edecek âsâr ve neşriyâta tesâdüf edilememesi maʻalesef teʼhîr-i faʻâliyet etdiğini gösterecek mâhiyetdedir. Semerât-ı zaferi iktitâf ederek sulh devre-i mesâʻî- sine girdiğimiz şu günlerde cemʻiyetin sâha-i faʻâliyetini tekrâr taʻkîb ve teşmîl etmesini temennî etmeli ve bu husûsda aʻzamî muʻâveneti dirîğ etmemeliyiz. Bulunduğumuz asır içinde "verem kâbil-i şifâdır" diyoruz. Son asrın terakkiyâtı arasında artık veremden de korkmamak lâzım geliyor. Fi'l-hakîka bir tarafdan sanatoryum teʼsîsâtı, diğer tarafdan her gün keşfolunan müdâvât-ı tıbbiye ve cerrâhiye sâyesinde hastalık bilhâssa ilk devirlerinde şifâya yüz tutmakdadır. Gerçi bugüne kadar veremin husûsî ve şâfî bir ilâcı keşfedilememiş ise de teşhîs usûllerinin tekâmülü sâyesinde hastalık daha yeni başlarken yapılan takayyüdât ve müdâvât bu hasta-

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=