HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 3

Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 26 1002 Lazaros'un bu nutkunu taʻkîb eden zamânlar zarfında artık memleketden mektûb almak ve hattâ işgâl altında bulunan yerlerden olsun bir haber almak mümkün olamadı. Sanki menâbiʻ-i muhâberât kurumuş veyâhûd âilemiz bizi unutmuşlardı. Haftalar, aylar hüsrânlar, tahassürler içinde geçdi. Baş- vurmadık ecnebî mehâfil bırakmadık. Hollanda Sefârethânesi'ne, Fransa Mümessilliği'ne, İtalya'ya, İsviçre'ye şikâyetnâmeler yağdırdık. Pek tabîʻîdir ki, Lazaros'un sansür heyʼeti bu şikâyetnâmeleri- mizi Yunan yazıhânesinin battâl sepeti içinde uykuya mahkûm etdi ve bir teʼsîr yapmadı. 13 Kânûn-ı Sânî [13]38 [Ocak 1922] târîhinde ahvâlimizi tedkîk için gelen İsviçre Salîb-i Ahmeri'nden Dok- tor Paul Schatzmann'a vâkiʻ olan şikâyâtımızın en mühim bir kısmını bu mektûb mesʼelesi teşkîl etdi. Paul Schatzmann bize bu bâbda her dürlü vesâite mürâcaʻat ederek muhâberâtımızın intizâmını teʼmîn edeceğini vaʻd ile: - Je suis le père de tous les prisonniers [Ben bütün esirlerin babasıyım.] diyerek çıkdı, gitdi. Esîrler babası doktorun da mürâcaʻatı semeredâr olamadı. Yine muhâberesiz, habersiz inledik, sızladık. Kumandana mütevâlî şikâyetlere başladık. En nihâyet son söz olarak: - Ne yapalım, postalarımız muntazamdır, sansür heyʼetimiz de faʻâl ve çalışkan adamlar. Fakat âileleriniz size mektûb yazmadıkdan sonra… cevâbını aldık. Mayası yalan, dolandırıcılık olan Yunanlılıkdan esâsen bundan başka bir cevâb bekleyemezdik. Faʻâl dedikleri sansür heyʼeti mektûblarımızı tedkîk zahmetini ihtiyâr etmeyerek yırtıp atıyorlar ve ertesi günü mektûblarımızın zavallı parçalarının kalʻa meydânında uçuşduğunu görüyorduk. Âilemi- zin bize mektûb yazmadıklarını düşünmek ise adîmü'l-imkân. Bu cevâb üzerine posta meʼmûrlarıyla anlaşmak ve bu sûretle muhâberâtı teʼmîn etmek lüzû- munu hissetdik. Leucade posta müdürüne mürâcaʻat[la] her mektûb için iki frank ve mâhiye mukan- nen olarak beş yüz frank vereceğimizi vaʻd etdik. Posta müdürü teklîfimizi kabûl etdiğinden bir hafta sonra mektûblarımızı iki frank mukâbilinde satın almağa başladık. Lazaros'un hileli zulmünü yine aynı milletin efrâdından olan posta müdürlerinin lütfuyla ber- taraf etdik. Bu târîhden iʻtibâren yazdığımız mektûblar muntazaman âilemize ve âilemizin yazdığı mektûblar muntazaman bize gelmeğe başladı. Artık sürûrumuza hadd ü pâyân yokdu. Anadolu'nun Yunanlılardan tathîrine kadar devâm eden bu intizâmî-i muhâberât Yunan ahvâl-i dâhiliyesinin kesb etdiği vehâmet üzerine yine inkıtâʻa uğradı. Bereket versin ki, esâretin son dakîkalarını yaşıyorduk. Tekrâr hüsrânlara düşmeden anavatana avdet edebildik. Cemcemal" Müdür-i Mesʼûl: Arif Süleyman

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=