HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 3
Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 27 1031 Lâyıkıyla tedâvî görmeyen bir frengili birkaç seneler içinde üçüncü devreye dâhil olarak "zamg" denilen âfâtın tezâhürâtı karşısında bulunur. Bedenin hangi noktasına isâbet ederse o kısmın harâbi- yeti ile muttasıf olan bu alâmât dolayısıyla burnu çökenler, damakları delinenler, küçük dili harâb olanlar, beyin murdâr ilik illetlerine mübtelâ deli ve kötürümler ilh. pek çok görülür. Frengi esâsen müzmin ve senelerce seyreden bir hastalık olup hakkıyla tedâvî olmasa dahi ekseriyâ doğrudan doğruya vefâtı mûcib olmaz. Beyin murdâr iliğinde yapdığı esâslı tahrîbât ile ve seneleri müteʻâkib hayâta ancak hâtime çeker. Buna mukâbil nesle olan teʼsîri gâyet mühimdir. İkinci devreden iʻtibâren zürriyet ve nesil müteessir olmağa tenâkus-ı nüfûs nokta-i nazarından pek ziyâde şâyân-ı ehemmiyet bir âfet hükmüne geçer. İmdâd-ı sıhhîlerin Anadolu'da bazı menâtıkda açdığı dispanserlerde yapılan kuyûdâtda fren- ginin oldukça mühim şehirlerde bile binde 20-30 nisbetini tecâvüz etmediği ve maʻamâfîh gizli ve husûsî tedâvî olanların bu nisbete dâhil olmadıkları da şâyân-ı zikirdir. Pek eski zamânlardan beri frenginin devâsı[nın] cıva olduğu maʻlûmdur. Hattâ o kadar ki, çok kere etıbbâya bile mürâcaʻata hâcet kalmaz, husûsî ocaklarda "cıva tütsüsü" ile hastalık bertaraf olur zannolunurdu. Anadolu'nun bazı nukâtında bu şekl-i tedâvîyi tatbîk eden ocaklar el-ân mevcûddur. Bu usûlde şahıs husûsî bir odaya alınarak tedâvîye maʻrûz kalır ve birkaç haftada perhize konulurdu. Merâsimi müteʻâkib hastanın ağzının tesemmümden dolayı cılk yara hâline geldiği hattâ bazen cıva mikdârının fazla gelmesiyle hayâtî tehlikeye girenler de olduğu görülmüşdür. Bu gibi tehlikeleri ol- masaydı sârî tehâzürât-ı efrenciyenin kapanması dolayısıyla cıvanın bu nevʻ tedâvîsini ibtidâî fennin terakkiyâtı az zamânda buna da hâcet bırakmamış ve frenginin ilâcı cıva olduğu tahakkuk edince fennî bir tarzda tatbîkâtına başlanmışdır. Bu husûsda evvelâ cıva merhemleri revâc bulmuş ve tatbîkâtındaki mahzûrlar nazar-ı dikkate alınarak bilâhare yavaş yavaş cıva şırıngaları kâim [61] olmağa başlamışdır. Fi'l-hakîka âlem-i ta- bâbetde uzun müddet frengi için Fournier'nin beş senelik cıva tedâvîsi harc-ı âlem olmuşdu. On beş sene evvel bütün hayât-ı mesâʻîsini beşeriyetin uğruna fedâ eden Ehrlich, 606'ncı tec- rübesinde salvarsanı keşfederek hayvânlarda tecrübesini yapmış ve frengi ilâcı olduğunu meydâna koymuşdur. Maʻamâfîh kâşif tecrübelerine devâm ederek ilâcı daha kolaylıkla tatbîk olunabilecek ve vukûʻu melhûz tehlikelerini bertaraf edecek sâhaya getirmiş ve 914'üncü tecrübesinde neo-salvarsanı keşfetmişdir. Her ikisinde arseniğin yüksek mikdârda bir mürekkebi olan bu ilâclar bugün elimizde yegâne frengi ilâcı mâhiyetindedirler. Hattâ âfetin şankr devresinin hemen başlangıcında tatbîk olu- nan birkaç serîʻ ve yüksek mikdârın hastalığı tamâmen işfâ etdiğine delâlet edecek sûretde vekâyiʻ bile taʻdâd olunuyor. Frengi gibi mühim bir hastalığın bugün tesbît olunan müdâvâtı (salvarsan, cıva) tedâvî-i muh- telitinin usûl-i mevzûʻası dâhilinde tatbîkinden ibâretdir. Bu tedâvî hiç olmazsa altı ayda bir kanın Wassermann usûlü ile muʻâyene edilerek alınan netîceye göre taʻkîb olunacakdır. Bir iki şırınga yapdırıp aʻrâz-ı zâhire gâib oldukdan sonra hastalıkdan kurtuldum zannedenler âtî husûsunda büyük ve tashîhi gayr-ı kâbil hatâ işlemiş olurlar. Fi'l-hakîka bugün alîl ve kötürüm olanların kısm-ı azîmi bu kabîl müdâvâta maʻrûz kalan bîçâre musâblardır. Anadolu'da imdâd-ı sıhhîlerin açdığı dispanserlerde halk meccânen tatbîk olunan frengi ilâcının teʼsîr-i füsûnkârına şitâbân olarak mütemmim tedâvîlere de maʻrûz kalıyorlarsa da kısm-ı azîmi vü- cûdunda kendilerini alâkadâr eden yara ve lekelerin bir-iki şırıngadan sonra kuruyup gâib olduklarını görerek şifâ bulduklarını zan ve dispansere vedâʻ ediyorlar.
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=