HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 4
Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 36 1553 [413] Muharrir paşanın bu açık ve fennî sözleri başlı başına bir program teşkîl ediyor. Muhte- rem müderris doktor, yalnız bu programın hutûtunu çıkarmağa saʻy ü gayret etmeğe karâr verdiğini anlatarak diyor ki: "-Bu risâlede, Fen ve İzdivâc kitâbında bahsedeceğimiz mesʼele karışık ve halli oldukça güç- dür. Lâkin biz söylenmesi lâzım gelen husûsâtı beyâna çalışacak ve fenâlık etmesinden endîşenâk etıbbâ, memleketin menâfiʻ-i umûmiyesini tahlîs ve teʼmîn için insânları, taburları fedâ eden bir kumandan gibi yalnız bir ıztırâb-ı derûnî ile bütün hakâyıkı bildireceğiz. Tâ ki, tecâvüzât ve cinâyât, ıztırâbât, hattâ vefeyât nihâyet bulsun, âile ve ırk dâimî bir muhâfaza ve himâye altına alınabilsin. Yalnız bildirmek, söylemek elvermez, icrââta girişmek zamânı gelmişdir. Beyânâtımız evvel emirde münevverân ve etıbbâya âiddir. Çünkü halk daha mesʼelenin ehemmiyetini takdîr edemez, mesâil-i tıbbiyeyi tedkîke muvaffak olamaz. Mesâil-i tıbbiye ancak derk ve muhâkeme edebilecek erbâb-ı irfân ile münâkaşa edilebilir. İbtidâ-i emirde bugün fevkalâde iştigâl olunması lâzım gelen mübâhase, izdivâcda kifâyete, sin mesʼelesine, marazî ve irsî şevâibe dâir erbâb-ı fennin nazar-ı dikkatini celb ile bazı beyânâtda ve izdivâcın, âile ve ırkın, kadın ve çocuğun himâyesinde fen ve kânûnun ittihâd ve müdâhalesi husûsunda mutâlebâtda bulunmak istiyoruz". Muharrir paşanın bu son sözleri bir nevʻ "yangın var!" teşkîl ediyor. Hakîkaten böyledir. Çünkü izdivâc mesʼelesi nüfûs mesʼelesi ve nüfûs mesʼelesi ise ırkın bekâsı mesʼelesi demekdir. Fen ve İzdivâc eserinde tedkîk olunan en mühim noktalar bunlardır: İzdivâc ve kifâyet, izdi- vâc ve yaş, tedkîk-i ahvâl-i sıhhiye, akrabâ arasında izdivâc, izdivâc ve yaşça nisbet, izdivâc ve bazı evsâf, belsoğukluğu ve izdivâc, frengi ve izdivâc, verem ve izdivâc, verâset-i asabiye, dâʼ-i küûl ve izdivâc, izdivâc ve bazı emrâz ve sû-i teşekkülât, zürriyetden ıskât, ân-ı habl, izdivâc ve çocuk, âile tabîbi, sırr-ı sanʻat ve mesʼele-i izdivâc. Muhterem müderris doktor, bâlâda taʻdâd etdiğimiz noktaları fen nokta-i nazarından birer birer tedkîk etdikden sonra emniyet ü iʻtimâd etdiği fenne istinâden: "-Fen, müstakbel cemʻiyet hayâtında derin bir ihtilâl yapmayacak mı?" [diye] soruyor ve bu suâle kendisi cevâb vererek diyor ki: "-Evet, fen şimdikinden, eskidekinden daha yeni, daha sağlam, daha kuvvetli bir beşeriyet mey- dâna getirmek istiyor ve muvaffak olacağını iddiʻâ ediyor. İster şahsa, ister ırka âid olsun, hayât ve memât hakkında kavânîn ve nizâmât ve bu bâbda maʻlûmât ve terakkiyât tezâyüd eyledikçe teʼmîn-i muvaffakiyet mümkündür. Evet, fen yüksek bir insân ırkı vücûda getirebileceğini iddiʻâ ediyor. Vâ- kıʻâ beşeriyete âid bu mesʼelenin halli hayvânât-ı ehliyeden dâimâ daha güçdür. Çünkü beşeriyetde 'ıstıfâ' muhâlif birçok menâfiʻ yüzünden teehhur eylemekde ve maʻatteessüf kavânîn de lehinde icrâ-yı teʼsîr edememekdedir. Nevʻ-i beşerde, âilelerde, akvâmda ilmî ırklar meydâna getirmek mümkündür. Çünkü hayvân yetişdirenlerce bu cihet maʻlûmdur ve usûller de birdir. Zaʻfı, hâl-i tereddîyi, şevâibi mûcib esbâba mukâvemet, bunun için izdivâc ve tesâlübde zaʻîfi, mütereddîyi, şevâibzedeyi tefrîk ve tebʻîd ve ırka sıhhat ve kuvvet ve melâhat vermek için bu evsâfı hâiz olanları intihâb eylemek ve baʻ- dehû bu kemâli hıfz-ı sıhhat ve taʻlîm ü terbiye ile [414] himâye ve sıyânet ve takviye etmek lâzımdır. Gerçi kavî ve melîh ebeveynden zaʻîf ve çirkin ve hattâ gayr-ı müşâbih bir çocuk doğabilirse de bu hâl esâsda bir şekk-i iştibâhı daʻvet etmeyip kâbil-i îzâh bir istisnâdan başka bir şey değildir. Âilede ıstıfâ pek yeni olup eski zamâna kadar çıkamamışdır. Çocuk hâlâ ecdâdın bazı teʼsîrâtı altındadır yâhûd ebeveyn veya bir ilkâh zamânında vâlide haml hengâmında bazı gayr-ı muvâfık şerâit tahtında kalmışdır. Hayvânâtda müntehab cinsden olanların çiftleşdirilmesiyle hâsıl olan yavrular dâimâ baba
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=