HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 4

Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 37 1615 Lisân-ı ıstılâhîde teehhül, izdivâc, tezevvüc kelimeleriyle tavsîf edilen "evlenme"nin Türkçe- deki delâleti ol kadar vâzıh ve esâsı şâmildir ki, âile teşkîlinde ayrı bir eve mâlikiyet ve âile yuvasını bu sûretle teʼsîs etmek demekdir. Evlenmenin bu büyük maʻnâsı şarkdan ziyâde garbda anlaşılmış ve bugün âile teşkîli orada bu sûretle kurulmak teʻâmülü olmuş ve hattâ kânûn hükmüne geçmişdir. Şarkda ise her genç maʻatteessüf evlenmeyi ne sûretle olursa olsun bir kız almak ve onunla nerede olursa olsun bir hayât-ı âile teşkîl etmek diye düşünmüşdür. Bu cihetle hayât-ı âiledeki rasânet, saʻâ- det çok kere teessüs edemediği gibi yuvada husûle gelen yavruların âtî, istikbâl [7] ve hattâ istiklâlleri bile dûçâr-ı zaʻf olmuşdur. Bilhâssa memleketimizde âile dedidokularının tevessüʻü, âile geçimsizliklerinin esbâbı, boşan- maların çokluğu, evlenmenin delâlet etdiği büyük maʻnânın henüz anlaşılamamasındandır diyeceğiz. Binâenaleyh memleketimizdeki evlenmelerin tarzı ve bu husûsda âmil olan esbâbı, umûmî na- zarla mütâlaʻa edeceğiz. Evvel emirde her yetişen gencin evlenmesi bir gâye, bir hayâldir. Ebeveyn ale’l-ıtlâk yavrularının evlenmesini arzu etdikleri gibi yetişen genç de bu gâyenin husûlünü tahayyül eder. Bu cihetle hemen birçoklarının hayâtda sırf gayr-ı şuʻûrî olarak evlendikleri, âile teşkîl etmek istedikleri görülecekdir. Bu gibilerine sorulsa verecekleri cevâb "yirmi yaşına girdik, evlendik" diyecekler; âtî, istikbâl husûsundaki programlarını çizemeyeceklerdir. Hattâ günün birinde âşiyânda yavrular husûle gelece- ğini bile tefekkür etmeyecekler veya senelerce husûle gelmediği takdîrde hissetmeyecekler ve ehem- miyete almayacaklardır. Sıhhî ve ictimâʻî esbâbdan biri dolayısıyla bî-kes kalanlar bizde eş aramağa ve evlenmeğe nâm- zed telâkkî edilirler. Bu gibilerin istikbâllerini ihzâr ve teʼmîn etmek üzere konu komşudan, ehibbâ ve yârândan bazı sâfdiller de eksik değildir. Ekseriyâ derd ortağı diye şöhret alan bî-kes refîki de bu hazîn mâcerâya atılıvermiş bir fedâkâr sayılır. Günün birinde on beş yaşlarında bir bî-kesin âile teşkîl etdiği, anne bile olduğu vâkiʻdir. Anadolu'da, hattâ şehrimizde bile bu kabîl hâdisât eksik değildir. Sinn-i şeyhûhete vâsıl olan ebeveyne muʻâvenet ve hânenin hidemât-ı rûz-merresine muzâheret vesîlesiyle evlâdlarını evlendirmeğe teşne âileler de ülkemizde hiç eksik değildir. Evde bir fazla ses ve nefes, işleyecek bir el ve ayak olsun diye sergüzeştlere atılmış nice gençler vardır. Bu gibilerin de istikbâl ve istiklâli müemmen âile yerine ihtiyâr vâlideye muʻâvenet ve yuvanın günlük hizmetlerini itmâm gibi esâsât nazar-ı iʻtibâra alınmışdır. Yeni gelen dâmâd veya gelin kimin yâri olduğunu, kime hoş görüneceğini, yuvanın hangi aksâmı ile alâkadâr olduğunu anlamadan geçimsizlikler başlamışdır. Hele ihtiyâr gençler arasında bir asır, nısf, hattâ rubʻ asır farkları da mevcûd ise nice arzu ve iştiyâk- lar ile beklenen ince tatlı tahassüs ve hayâlât ile netîcelenen düğün ferdâsında elemli, heyecânlı arzu edilmeyecek vekâyiʻ zuhûru müstebʻid değildir. Hayâtda gözü açılmamış, fuhuş âlemini tanımasın, fuhuş lezzetlerini tatmasın diye evlâdlarını her ne pahâsına olursa olsun, evlendiren ebeveyn el-ân mevcûddur. Evlâdını evlendirdikden sonra bu âlemlerden bîgâne kalacaklarını derpîş eden ebeveyn hükümlerinde ne kadar yanıldıklarını çok geç- meden anlayacaklardır. Sefâhet ve fuhuş âlemlerinin fenâlık ve zararlarından evlâdlarını ancak ilim ve terbiye, seciye kurtarabileceğini düşünmezler. Yakın zamânlara kadar sırf delikanlılara mahsûs olan bu düşünce, şu günlerde kız çocuklar için de mevzûʻ-ı bahis olmağa başlamışdır. İctimâʻiyâtda, zevk u safâ mahallerinde gözü açılmasın diye daha hayâtda tasayyübünü anlamayan 15-20 yaşlarında nice genç kızların bi’z-zarûr evlendirildiklerini görmekdeyiz.

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=