HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 4

Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 37 1616 El-yevm büdce, refâh vesâiti düşünülmeden [8] sırf erkeğin sinni ilerlemesi endîşesiyle ve “nikâhda kerâmet vardır” sözüne ittibâʻan evlenen nice âileler mevcûddur. Çok geçmeden bu gibi- lerin birçoğu nikâhdaki kerâmeti derk edeceklerse de cemʻiyet-i beşeriyenin zararını telâfî edeme- yeceklerdir ve bunlardan husûle gelen ensâl fesh-i nikâh, nafaka daʻvâlarının aylar, yıllarca süren hükümlerine intizâren heder olup gideceklerdir. Yuvada husûle gelecek yavruların en ibtidâî ve basit ihtiyâcâtını bile tedârükden âciz olduğu hâlde sene be-sene yavrulayan nice âileler görülmüşdür ki, mütemâdiyen komşularından beşik almış- lardır. Bu gibiler her çocuğun kısmeti ile geldiğine inanan ve âile refâhının her lohusalığı müteʻâkib husûle geleceğine îmân edenlerdir. Evlenirken teşkîl edilecek yuvanın senevî, mâhî büdcesi düşünülmek şöyle dursun, düğün merâsiminin hiçbir vakit ihmâl edilmeyen ve edilmesi izzet-i nefse dokunan masârıfâtı için fâiz ile borç alan veya emvâl-i menkûle ve gayr-ı menkûleden bir parça satan âileler mevcûd olduğunu da unutmamalıyız. Bunlar içinde âilenin bir senelik büdcesini bir düğün gecesi ve sırf unvân satmak yü- zünden hebâ eden nice nevʻleri de mevcûddur. Bu misillü âileler de çok geçmeden hattâ senesi içinde imtizâcsızlık, ictimâʻî sarsıntılar ve hattâ talâk vukûʻa geleceğinden bile şübhe etmeliyiz. Ahvâl-i sıhhiyeleri dolayısıyla evlenmekden hazer etmeleri îcâb eden birçok gençler etıbbânın vâkiʻ olan nice tavsiye ve ihtarlarına rağmen evlendikleri de memleketimizde vâkiʻdir. Raşitik olan birçok kızların her doğuruşlarında nice mezâhim ü meşâkka maʻrûz kaldıkları ve her defasında za- vallı yavruların nasıl parçalandıkları serîriyâtlarda hemen her gün müşâhede edilen vekâyiʻdendir. Evlendiklerinin senesi geçmeden nice genç kız ve erkeklerin verem döşeğinde menhûs illetin pençesi ile didişdiklerini görüp de müteellim olmamak mümkün değildir. Bu gibilerin bunca kavânîn-i ic- timâʻiye ve medeniyeye rağmen nasıl rapor alıp evlendikleri ve niçin bile bile intihâr etdikleri el-ân anlaşılamamış bir keyfiyetdir. Memleketimizde son zamânlarda bir genç kızın yirmi yaşına vâsıl olmadan evlendirilmesi hemen bir teʻâmül hükmüne geçmişdir. Birçok âileler bu yaşa henüz vâsıl olmayan kızlarını taleb vukûʻunda teslîm etmeği fırsat telâkkî etmişler ve bu sûretle fecîʻ âile mâcerâlarına sebeb olmuş- lardır. Yirmi yaşını tecâvüz eden kızın evde “ihtiyâr kız” hâlinde kalacağını derpîş ederek bu çığıra dökülen teehhül siyâsetimizin önüne geçmek bütün ictimâʻiyûnun vazîfesi olmalıdır. Diğer tarafdan otuz yaşına vâsıl olan bir bekâr erkeğin de evlenmek tasavvurunda olmadığı zehâbı mevcûddur. Hakîkatde ise bir âile reîsi olabilmek ve o âilenin saʻâdet ü refâhını teʼmîn ede- bilmek için bu asırda bir genç erkeğin ancak 30-35 yaşlarına vâsıl olabileceği düşünülmemekdedir. Garbda ise hayâtın germ ü serdini tatmış, gençliğin bütün hevâ ve heveslerini geçirmiş ve bu meyânda bir âilenin refâh u saʻâdetini teʼmîn edecek mevkiʻ-i ictimâʻîye vâsıl olarak hayât-ı âilenin ezvâkını hissetmiş olanları ancak otuz yaşlarından sonra görüyoruz. Erkekler için [9] 30-40, kadınlar için 25-30 yaşları garbda evlenmek için âdetâ teʻâmül olmuşdur. Erkek artık gençlik sergüzeşt ve mâ- cerâlarını bir tarafa bırakarak, kadın bir yuva yapmak endîşeleriyle tahassüs ederek âile teşkîl olunur. Ufak tefek his ve infiʻâller, hâricî ve dâhilî esbâb-ı ictimâʻiye bu âile rasânet ü saʻâdetini artık ihlâl edemez. Tarafeyn bütün kuvâ-yı mâddiye ve maʻneviyelerini teşkîl etdikleri yuvanın refâh u saʻâde- tine hasrederler ve bittabʻ nüfus siyâseti ile alâkadâr olmağa başlarlar. Pek genç evlenmenin ensâl-i cedîde üzerine olacak teʼsîrât-ı muzırrası, oldukça yaşlı evlenen- lerde de vardır. Evvelkilerinde yavrulara vâkiʻ olacak şefkat ve ihtimâm ihmâl olunacağı gibi sonra- kilerde neslin zaʻîf, çelimsiz ve rûhen geri kalması da agleb-i ihtimâldir.

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=