HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 4

Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 38 1696 Bu hâlin aksi olarak bazen de kazâ nazar-ı dikkati celb etmeyecek derecede hafîf olur ve aʻrâz âheste âheste zuhûr eder. Bu da ısırılan mahallin hemen elbise ile silinmesi veya dişin pek hafîf dü- hûlü gibi esbâbdan ileri gelir. Zehirsiz yılanların ısırması ise bambaşka bir manzara arz eder. Sathî ve ehemmiyetsiz tırmık yarasına benzer bir şey görülürse de zehirli iki [57] dişin yarası görülmeyeceği gibi şiddetli vecaʻlar ve şişkinlikden eser görülmez. Yalnız bazı korkaklarda korkunun verdiği asabî râhatsızlık müşâhede edilir. Zehirli bir yılanın sokmasını müteʻâkib ittihâz edilecek hatt-ı hareket vakit gâib etmeyerek ev- velâ zehrin bütün vücûda intişârını menʻ etmek için sokulan kısım ile kalb arasına ve mümkün olduğu kadar ısırılan mahallin pek yakınına bir râbıta yani bağ vazʻ edilmelidir. Mendil, pantolon askısı, kuşak, sargı vesâireden yapılacak olan bu râbıta hayâtiyet-i uzviyeyi tehdîd etmemek şartıyla yarım sâʻatden üç çâryek sâʻate kadar bırakılır ve bu müddet zarfında mec- rûh ya bir meskene veyâhûd şehre nakledilmiş olur. Râbıta vazʻ edilir edilmez ısırılmış olan iki noktanın etrâfı tazyîk e[di]lerek kanatılır ve bu sû- retle telkîh edilmiş olan zehir yaradan mümkün olduğu kadar sürʻatle tard edilir. Doğrudan doğruya ağız vâsıtasıyla yapmamak şartıyla yarayı bi'l-vâsıta emmek daha müessirdir. Bir piponun lülesine az mikdârda bez parçası vazʻ edilerek de massedilebilir. Yılanın sokduğu eşhâs, yaranın bulunduğu parmak veya kolu bizzât emerek zehirlenme tehlike- sini tahfîf edebilirler. Tabîʻîdir ki, ağızları ile cezb ve belʻ edecekleri kanı tükürmek ve ağzı yıkamak lâzımdır. Yarayı dağlamak fâidesiz ve belki muzırdır. Mikrob zehirlerini teʼsîrsiz bırakan iyod, zehirler üzerine büyük bir teʼsîr icrâ edemez. Binâenaleyh bunların istiʻmâli bî-lüzûmdur. Zehre karşı zerk edilecek serumun teʼsîrâtına mâniʻ olduğundan mecrûha ispirtolu içki katʻiyen verilmeyerek serumun bilâ-ifâte-i vakt tatbîki lâzımdır. Zehre karşı yapılacak serum, diğer serumlar hakkında cârî usûl ve kavâʻidin aynıdır. İlâcın vücûda yayılmasına mâniʻ olmaması için serum râbıtanın bulunduğu mahal ile kalb ara- sında yapılmalıdır. Herhangi bir vakʻaya karşı iki-üç sâʻat sonra yapılan serumlar dâimâ muvaffakiyetle netîcelen- diği gibi yara da sürʻatle iltiyâm-pezîr olur. Maʻamâfîh iki gün geçdikden sonra yapılan serumlarda fâide olmakla berâber netîce evvelkisi kadar parlak değildir. Tabîbin vürûduna intizâr etmeğe müsâʻid olmayan vekâyiʻ-i müstaʻcelede serum hastabakıcı hemşîreler tarafından da yapılabilir. Ehemmiyetle nazar-ı dikkate almak lâzımdır ki, müdâvâtı icrâ eden gerek tabîb olsun gerek hastabakıcı hemşîre olsun, en vahîm ve en ümîdsiz addedilen vekâyiʻde dûçâr-ı fütûr olmamalı ve serumun katʻî teʼsîri olacağını unutmamalıdır. Hastada koma ve ihtinâk başlamış ve harekât-ı teneffüsiye gâib olmak derecesine vâsıl olmuş olsa bile teneffüs tamâmen tevakkuf etdikden çok zamân sonra ekseriyâ kalb darabâtına devâm etdiği der-hâtır ve teneffüs-i sınâʻî icrâ edilmelidir. _______________

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=