HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 4
Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 35 1477 gibi mücâdele yalnız ordulara münhasır kalmayarak gerek yeni harb usûlleri îcâbâtı ve gerek ruhlarda vazʻiyetin vehâmeti nisbetinde uyanan kin ve adâvetin teʼsîriyle gayr-ı muhârib [362] ahâlîyi dahi masûn bırakmışdır. Her ferd, hattâ kadınlar ve çocuklar bile harb eden efrâd gibi münâzaʻaya iştirâk mecbûriyetinde kalmışdır. Ekser devletlerin iştirâki hasebiyle dünyânın mühim bir kısım sekenesi hâl-i seferberîde gibi idi. Bu şerâit tahtında üserâya ve gayr-ı muhârib ahâlîye yalnız Hilâl-i Ahmer ve Salîb-i Ahmerler muʻâvenet edebilecek bir vazʻiyetde kalmışlardı. Üserâ ve mecrûhînin muhâberâtını teʼmîn etmek, düşman elinde kalmış olan kadın ve çocuklara âilelerinden maʻlûmât vermek ve on- lara az çok muʻâvenetde bulunabilmek münhasıran Salîb-i Ahmer müesseselerinin taht-ı iktidârında idi. O kadar ki, Hilâl ve Salîb-i Ahmerlerin bâ-husûs sıhhiye-i askeriyesi derece-i kifâyede bulunan memleketlerde yaralı ve hasta efrâda olan muʻâveneti, bunun gayrı hidemâtı yanında pek küçük kal- mışdır. Bu sebebden muhârib memleketlerde Hilâl ve Salîb-i Ahmer Cemʻiyetleri harb esnâsında büyük bir vüsʻat almış ve ehemmiyet iktisâb etmişdir. Bu meyânda harbden evvel pek ehemmiyetsiz bir cemʻiyet hâlinde bulunan Amerika Salîb-i Ahmeri, Hükûmât-ı Müttehide'nin harbe dühûlü ânında birdenbire büyüyerek 24 milyon aʻzâ kaydetmişdir. Millî Hilâl-i Ahmer ve Salîb-i Ahmerlerin yekdiğeriyle olan münâsebâtını teʼmîn ve Cenevre Mukâvelesi'nin tamâmî-i tatbîkini murâkabe, üserânın teftîşini icrâ gibi vezâif Beynelmilel Salîb-i Ahmer Komitesi'ne terettüb etmiş ve bu heyʼet harb esnâsında birçok yeni devâir açmağa mecbûr kalmışdır. O da Beynelmilel Salîb-i Ahmer Komitesi'nin vezâifini ehemmiyet-i kâmilesiyle meydân-ı bedâhete çıkarmışdır. Harb bitince Amerika Hükûmât-ı Müttehidesi Reîsi Wilson, nasıl Cemʻiyet-i Akvâm fikrini ileri sürerek bilâhare Amerikalıların iştirâk etmediği bu heyʼeti vücûda getirmeğe se- beb olmuş ise, Amerika Salîb-i Ahmeri'ne mâddeten ve maʻnen pek çok hizmetler îfâ etmiş bulunan Davison bir Salîb-i Ahmerler federasyonu yaparak devâmlı ve belki ebedî olduğunu zannetdiği sulh devresinde de bu mühim teşkîlâtın ıztırâbât-ı beşeriyeyi tahfîf için aʻzamî bir faʻâliyetle çalışmasını teʼmîn etmek istemişdir. Bütün Hilâl ve Salîb-i Ahmerlerin mâddî ve maʻnevî kuvvetlerini tevhîd ederek müstevlî hastalıklara vesâir esbâb-ı ıztırâbâta karşı mücâdele fikriyle Davison 1919 bidâ- yetinde Cenevre'ye gelmiş idi. İlk müzâkerât netîcesinde Davison mefkûresinden mühim bir kıs- mını îcâbât-ı siyâsiyeye fedâ etmek mecbûriyetinde kaldı. Davison düşündüğü federasyona bütün milletlerin Salîb-i Ahmerlerini almak arzusunda idi. Hâlbuki Cihân Harbi'nin gâlib devletleri bunu kendilerine hasr talebinde bulundular. Bu sûretle yalnız beş büyük devletin (İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya ve Amerika) Salîb-i Ahmerleri birleşerek Salîb-i Ahmer Heyʼet-i İʼtilâfiyesi yâhûd İttihâdı (Ligue du Croissant-Rouge) teşkîl etdiler. Evvelâ müttefiklerinin ve bilâhare harb esnâsında bî-taraf kalmış olan devletlerin ve ancak birkaç sene sonra yani 1921'de eski düşmanlarına âid cemʻiyetlerin bu ittihâda dühûlünü tensîb ve teklîf etdiler. İşte mebdeʼdeki bu teʼsîrât-ı siyâsiyedir ki, Beynelmilel Salîb-i Ahmer Komitesi'ni bu yeni teşkîlâta dühûlden menʻ etmişdi. Cidden büyük bir insâniyet-per- ver olan Davison’un vefâtından sonra ligin müdüriyetine İngiltere Hükûmeti'nin sâbık Hindistan nâ- zırlarından Sir Claude Hill cenâbları geldi. Salîb-i Ahmerler ligi kabûl etdiği nizâmnâme-i esâsîsinde ilk müessis beş hükûmet Salîb-i Ahmerlerine mümtâz bir vazʻiyet-i hukûkiye vermiş idi. Kezâlik lig için bir meclis-i umûmî ve bir de meclis-i müdîrân teşkîl ederek ligi tâ 1863'den beri bütün Salîb-i Ahmer umûrunun en yüksek kuvve-i teşrîʻiyesi olan [363] Beynelmilel Salîb-i Ahmer Konferansı'nın hükmünden tecrîd etmiş idi. Kezâlik ligin nizâmnâme-i esâsîsinin pek hâiz-i ehemmiyet bir noktası da meclis-i umûmî ve meclis-i müdîrânın senede ancak kısa bir müddetçik devâm eden ictimâʻları hâricinde bütün kuvve-i teşrîʻiye ve icrâiyesini reîsinin ve onun muvâfakatıyla müdür-i umûmînin uhdesine tevdîʻ etmiş olmasıdır.
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=