HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 4
Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 39 1776 Arzımız tedrîcen soğumakda, bir üvez gibi büzülmekde olduğundan hareket-i arz onun dâimî maʻrûz kaldığı bir hâdisedir. Eğer alelâde derecede vukûʻ bulanları da hissedebilecek kâbiliyetde olsa idik, bir dakîkamızın bile sükûnetle geçemediğine vâkıf olurduk. Arzın kışrı kalınlaşıp biraz metânet kesb etdikden, dağ silsileleriyle de tarsîn edildikden sonra hareket-i arzlar bugünkü iʻtidâl derecelerini bulmuş ise de yine ara sıra 1783'deki Calabria, 1756'daki Lizbon, 1796'daki Kito, 1906'daki San Francisco (Valparaiso), 1908'deki Messina, 1923'deki Japon- ya, 1924'deki bu son Erzurum zelzeleleri gibi hırçınlıklarıyla eski dehşetlerini hâtırlatmakda oldu- ğundan bu âfete karşı her zamân ve her cihetle müteyakkız bulunmak lâzımdır. Vâkıʻâ ilmin terakkiyâtı pek yakında sismografları ıslâh ederek bu gibi âfetleri halka kaçmağa vakit kalacak derecede erken haber verebilecek bir hâle getireceğine şübhe yok ise de, yalnız cân kurtarmağa hizmet edecek olan bu tedbîrin pek büyük ehemmiyeti olmayacakdır. Zîrâ eski bir darb-ı meselimizin haber verdiği vechile "mâl, cânın yongasıdır" . Bütün mâlımız, mülkümüz, binâlarımız harâb oldukdan sonra yalnız çırıl çıplak vücûdlarımızı kurtarmakdan beklediğimiz fâide hâsıl olmaz. Her şeyden evvel binâlarımızı bu gibi âfetlere mukâvemet edebilir tarzlarda inşâ etmeliyiz. Japon felâketi üzerine icrâ edilen fennî tedkîkler en mukâvim meskenlerin siman arme usûlüyle inşâ edilenler olduğunu meydâna çıkarmışdır. Fakat maʻatteessüf köy ve kasabalılarımızın serveti birden- bire ebniyelerini bu tarzda döndürmeğe kâfi olmadığı meydândadır. Hattâ bu cihet zengin memleket- lerde bile tamâmen teʼmîn edilememişdir. Bu hakîkatler karşısında dâimâ ihtiyâtkâr davranmamız, ara sıra zuhûru zarûrî olan bî-nevʻ âfetlerin ortaya dökeceği felâketzedelerin tâm vaktinde imdâdlarına yetişebilmek için tertîbât-ı mah- sûsa almamız lâzımdır. Yangın beliyyesine karşı bir takım masârıfı kabûl etmeği ve itfâiye teşkîlâtı yapmağı [113] nasıl zarûrî görüyor isek, hareketzedelere muʻâvenet karşılığı olmak üzere de hiç olmazsa belediye büdcelerine bir mikdâr meblağ vazʻ edilmelidir. Maʻamâfîh her ne de olsa yalnız resmî teşebbüsâtla böyle bir anda açılan yaraları tedâvî etmek mümkünsüz olacağından her yerde ahâlînin iʻâne ve mürüvvetine de mürâcaʻat edilmek âdeti teʻâmül hükmüne girmişdir. Bu işe karşı da belediyelerin hâzırlıkları bulunmalı, bir kısım vatandâşımızın meskenleri başına çökerken memle- ketin her tarafındaki muʻâvenet mekanizması derhâl işlemeğe başlamalı, yeni emirler, teblîğler bek- lenilmemelidir. Erzurum hâdisesi meydâna geleli şöyle böyle haftasını buluyor. Hâlâ ashâb-ı mürüvvetin nere- ye teslîm edeceğini bilemediği paraları ellerinde duruyor. Henüz edîblerimiz halkı iʻâneye teşvîk için harâretle kalemlerine sarılmadılar. Hâlbuki böyle yazıların büyük teʼsîrleri olacağı bin kere tecrübe edilmişdir. Zâten gazeteler işe lüzûmu nisbetinde ehemmiyet vermedikçe halk felâketin derecesini takdîr ve yapılacak fedâkârlığın mikdârını taʻyîn edemez. Emîn olunuz ki, Erzurum havâlîsini sarsan bu defaki zelzele bu nevʻ felâketlerin en müdhişle- rindendir. Bugüne kadar Erzurum ve havâlîsini yerle yeksân etdiğini öğrendiğimiz bu hareket eğer Japonya gibi ebniyesi ve halkı kesîf bir memleketde vukûʻa gelse idi, harâbı birkaç yüz misli fazla görülür, aks-i teʼsîriyle bütün âlem-i insâniyet heyecâna düşerdi. Bu Erzurum zelzelesi, öyle Japon hareket-i arzı merkezi denize tesâdüf etmiş nevʻlerden de- ğildir. Şarkda koca Asya kıtʻasını, garbda Anadolu ve Avrupa'yı taşıyan ve şimâlî kutublara kadar mahfûz bulunan dâhilî kısımlardadır. Bu gibi âfetler hareketlerin en müdhiş nevʻini teşkîl eden bün-
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=