HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 4
Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 40 1804 bi-hakkın îmân etdiği kadar sıhhiye meʼmûru da alelâde bir cam üzerine yayılan kırmızı bir lekenin büdcenin ne gibi fedâkârlıkları arasında alındığını, tekâsüf-i nüfûs ve tezâyüd-i servetde ne derece âmil olacağını idrâk edecekdir. Binâenaleyh bu husûsda muvaffak olabilmek için halkda sıtma mücâdelesine karşı hakîkî bir îmân ve mefkûre yaratmak lâzım geldiği gibi mücâdelede âmil olacak meʼmûrînde de aʻzamî bir vazîfe-şinâsî ve fedâkârî bulunması ve bu umdenin şuʻûrî olarak tatbîki îcâb eder. Şu münâsebetle Harb-i Umûmî esnâsında vâkiʻ olan ve el-yevm mâzîye karışan bir vâkıʻa zik- redilmeden geçilemeyecekdir. Mütenevviʻ salgınlar ile muhât bir mıntıkanın âmir-i sıhhî ve ictimâʻîsi kıymetdâr ve azimkâr bir meslekdâşımızın yorulmak bilmeyen mesâʻîsi arasında sıtma mücâlelesinin hiç olmazsa ibtidâî bir kısmının tatbîkâtı da düşünülmüş ve evvel emirde bataklık mıntıkalarda sıtmalıların endeksinin tesbîti emredilmiş idi. Bu husûsa muhtelif vilâyet sıhhiye müdürleri ve bakteriyoloji laboratuvarları meʼmûr olarak elden geldiği kadar muhîtin ve eşhâsın kâbiliyet-i ameliyeleri nisbetinde muvaffak oluyorlardı. Muʻâyene edilen ve yekûnu oldukça kabaran kan muʻâyenâtı arasında günün birinde … vilâ- yetinin bataklık mıntıkası olan Ulaş nâhiyesinin bir köyünden sıhhiye meʼmûru vedâʻatıyla alınan yüzü mütecâviz kan merbûtu olduğu esâmî defteriyle bir müessesenin bakteriyoloji laboratuvarına gelmeğe ve muʻâyene olunmağa başlanmışdı. Numaralarına nazaran 2-3 yaşındaki çocuklar, 80-90 yaşındaki ihtiyârlar bile ihmâl edilmeyen kan müstahzarâtının tedkîkinde vehle-i ûlâda şaşırılmış ve müteʻâkiben mesʼele kolayca hallolunmuş idi. Kan müstahzarâtının hepsinde bilâ-istisnâ küreyvât-ı hamrâ-yı dem nüveli [nüvesi] görülmüş ve bittabʻ hayvânâtdan tuyûra âid olması mülâhazasıyla mesʼele Sıhhiye Müdüriyeti'ne raporte edi- lerek bizzât makâm alâkadâr olmuş ve bidâyetde vâdî-i inkâra sapan sıhhiye meʼmûru işin ehemmi- yetini idrâk ve muʻâmele-i kânûniyenin tatbîkinden havf ederek gâyet sarîh iʻtirâfâtda bulunmuş idi. Şöyle ki, köy halkı yediden yetmişe kadar parmaklarından birer damla kan alınmasına isyân ederek sıhhiye meʼmûruna karşı gelmiş ve hattâ tehdîd etmişler, [130] maʻamâfîh vaktin gecikmesin- den dolayı köyde müsâfereti tasarlayan mûmâileyh şerefine eser-i mihman-nüvâzî olarak bir horos kesmeği de unutmamışlar. Kan almadan avdeti vazîfede sûistiʻmâl telâkkî eden ve makâmdan vâkiʻ olacak tekdîr ve tecziyeden endîşeye düşen meʼmûr efendi horosun irâka-i dem ameliyesinde getir- miş olduğu camlara birer damla kan yaymasını tahattur etmiş ve işin içinden bu sûretle kurtulmak yolunu bularak kemâl-i beşâret ve itmiʼnân ile akşâm hâzırlanan horos dolması ziyâfetini de tenâvül etmişdir. Mûmâileyh ertesi sabâh vazîfesini îfâ edenlere mahsûs bir gurûr ile imâm, muhtâr ve köy halkı tarafından teşyîʻ edilmiş ve aldığı kanlar müesseseye getirilmişdir. Kıssadan Hisse 1-Mücâdelenin en ehemmiyetli noktası köylü ile meʼmûr arasında vâkiʻ ve bu tedkîke müncer oluyor. Binâenaleyh işin vüsʻati ve ehemmiyeti nisbetinde hakîkî sıhhiye meʼmûru ve tabîb muʻâvini yetişdirilmelidir. 2-Tuyûr ve zâtü's-sedâyâ kanları arasında fark olabileceğini tahmîn edemeyen sıhhiye meʼmû- runun böyle nâzik ve fennî bir mesʼelede tavzîf olunmasıdır. 3-Parmaklarından verecekleri bir damla kan mukâbilinde en muhrib bir hastalıkdan halâs ola- rak nesilleri tasfiye, köyleri servet ü saʻâdete nâil olacağını idrâk edemeyen zavallı halk kitlesidir.
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=