HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 4
Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 36 1531 [394] Binâenaleyh nüfûs siyâsetinde semeredâr ve emîn bir yolda yürüyerek muvaffak olmak için keyfiyet ve kemiyet husûsâtında icrâ-yı teʼsîr edecek esbâb u avâmili birlikde tedkîk etmek îcâb ediyor. Evvelâ nüfûsun çoğalması için en mühim düsturun "yaratmak değil, yaşatmak" esâsında mün- demic olduğu hiçbir vakit hatırdan çıkarılmamalıdır. Nitekim memleketimizde bugünkü vefeyât nis- beti tahattur edilir ve birçok âilelerin doğurduğu yavrulardan kaçının hayâtda olduğu tefekkür edilirse kemiyet nokta-i nazarından yukarıdaki düstûrun ne derece ehemmiyete alınacağı tebârüz eder. Şu hâlde evvel emirde âile refâhının teʼsîsi vâlidelerin asgarî çocuk bakıcı maʻlûmâtı ile techîzi, ebeveynin hıfzıssıhhaya riʻâyet ile gelişi güzel çocuk yapmamaları lâzımedendir. Âilenin büdce açığı mevcûd ve refâhı bir türlü elde edilememişken yeniden çocuk dünyâya getiren bir siyâset ne derece muzır ise, refâh ve huzûr içinde her sene çocuk yaparak hem vâlide ve hem de yeni nesilleri yıprat- mak da nüfûs daʻvâsı huzûrunda ol derece merdûd sayılan ahkâmdandır. Son senelerde garbdan sıçrayarak başlıca büyük şehirlerimizde yapılmağa başlayan çocuk yap- mamak fikri de ictimâʻî ve terbiyevî önüne geçilecek tedâbîr zümresindendir. Fi'l-hakîka çocuk do- ğurarak emzirmek mesʼelesini, inek-buzağı daʻvâsı yaparak bir gûnâ asrîleşmek daʻvâsında bulunan bazı mütereddî âileler memleketimizde de türemeğe başlamışdır. Hiçbir sebeb-i sıhhî ve ictimâʻî mevcûd değil iken doğurduğu çocuğunu sütnine, emzik gibi yâd ellere teslîm eden ve bunu zevk [u] safâya müdâvemet-i vücûdun bedîʻî tenâsübünün devâmı pahâsına yapan ebeveyn nüfûs daʻvâsında müddeʻâ aleyh mevkiʻinde ve müttehimdirler. Gerek vilâdî ve gerekse echize-i tenâsüliye avârızı dolayısıyla zürriyetleri olamayan âilelerin nüfûs siyasetindeki nokta-i nazardan icrâ-yı teʼsîr edeceği de şübhesizdir. Fennin son terakkiyâtı, bütün arzularına rağmen evlâda nâil olamayan bu gibi kısır âilelere de çâre bulmuş ve bugün gerek müdâhalât-ı cerrâhiye ve gerekse müdâvât-ı tıbbiye ile âile-i ictimâʻiye- ye nüfûs idhâli kâbil olmuşdur. Fi'l-hakîka esbâb ü çârelerine bir gûnâ temâs etmeyerek ve sırf kısırlığı bahâne ederek taʻad- düd-i zevcâta meyleden ve bu sûretle âile esâsâtını sarsarak ictimâʻî buhrânlara sebebiyet veren er- kekler bilhâssa memleketimizde nâdir değildir. Şarkda ve kısmen memleketimizde taʻaddüd-i zevcât kazıyyesi nüfûs siyâsetinde müsbet bir âmil gibi telâkkî edilmiş ise de son senelerde bu husûsun bilakis hayât-ı âile ve ictimâʻiyeyi sarsdığı ve menfî bir netîceye vâsıl olduğu anlaşılmışdır. Fi'l-hakîka nüfûs daʻvâsında bu kazıyye ile meʼlûf olan şarkda Türk, İran ve Afgan gibi mil- letlerin tahrîr-i nüfûsu, garba karşı elde tutulan silâhın ne kadar boş ve fâidesiz olduğunu isbât ede- cek mertebededir. Maʻamâfîh hayât-ı âileyi yeniden taʻdîl ü tanzîm etmekde olan hükûmetimizin bu husûsu da derpîş ederek kânûnen menʻ edeceği kaviyyen melhûzdur. Memleketimizde tenâkus-ı nüfûsa ehemmiyetli derecede teʼsîr eden bir âmil de senelerden beri temâdî edegelen harb ve muhâceret sebeb olmuşdur, demek de bir hakîkatdir. Bilhâssa Harb-i Umûmî'nin ümîd edilmeyen bir şekilde devâm edegelmesi ve muhâceretin umûmî bir şekil alıvermesi ve teşkîlât fikdânı yüzünden esâsen zürrâʻ olan halkımızın aç kalarak gûnâgûn [395] emrâza yakalan- ması kemmî olarak nüfûs daʻvâsına icrâ-yı teʼsîr etmekden hâlî kalmamışdır. Harb-i Umûmî hengâmında ve müteʻâkiben tevellüd eden nesillerin çelimsiz, cılız, mukâvemet- siz olduğu düşünülürse sıhhatde zindegîye mâlik her husûsda mukâvim bir nesil yetişmek üzere sulh senelerinde bir prensip dâhilinde ve uzun müddet çalışmaklığımız lâzım geleceğine îmân etmeliyiz.
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=