HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 5

Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 44 2045 Şark çıbanı sath-ı bedenin her tarafında, hattâ cild-i meşʻarda dahi zuhûr edebilir. En ziyâde aksâm-ı mekşûfe-i bedende ve bilhâssa vechde görülmekdedir. Adedi ekseriyetle bir tâne olur. Pek nâdir olarak birkaç tâne olduğu gibi ender olarak da birkaç on veya yüz olduğu da edebiyât-ı tıbbiye- de mezkûrdur. Halk bu gibilerine dişi çıban taʻbîr etmişlerdir. Çıban bazen üst dudağın bir nısfını, göz kapakları civârını, burun kanadlarının kenârını, dudak ve kulak etrâfını intihâb eder. Bir sene devâm eden bir yaranın bu gibi nâzik mahallerde, mafsal civârı gibi dâimâ hareket ile muttasıf nevâhîde yapacağı izʻâc oldukça ehemmiyetlidir. Maʻamâfîh hastalık insânda aksâm-ı mekşûfe [293] ve bilhâssa vechde bir nedbe bırakmamış olsaydı bir senelik râhatsızlığına, izʻâcına ihtimâl ki tahammül edilebilirdi. Fakat her ne sebebden olursa olsun, takarruh temâdî ve tevessüʻ edip de nedbe amîk ve vâsiʻ olduğu takdîrde bedîʻiyât nok- ta-i nazarından şâyân-ı ehemmiyet görülür. Yıl çıbanı dolayısıyla yanaklarında el ayası vüsʻatinde nedebât husûle gelen hassâs bir tâze kızın duyacağı ıztırâb oldukça mühimdir. Şarkda bu çıban dolayısıyla yek-çeşm, tek bıyık kalan nice erkekler mevcûddur. Nedbenin pek ender ahvâlde bâ-husûs bazı kadınlara kendine mahsûs bir güzel- lik verdiğine rağmen memleketimizde eskiden beri vilâyât-ı şarkiyeye yapılacak seyâhatlerde hemen herkesin endîşesi bu âfete yakalanmamak çârelerini taharrî olmuşdur. Bilhâssa yetişkin kızlara mâlik olan âileler Şarkî Arabistan ve Irak'da meʼmûriyet aldıkları zamân az çok heyecân duymuşlar ve ekserîsi âile ve kızlarını götürmemeği bile iʻtiyâd etmişlerdir. Hattâ Diyarbekir'de çıbanın yüzde zuhûr etmemesi için şehre girmeden evvel, daha uzakda minâreler görülür görülmez, ayakların altına soğan sürmek gibi bir zann-ı bâtıl da mevcûddur. Bu sû- retle çıbanın ayak altında zuhûru taʻlîk ve teshîl edilir iʻtikâdı el-ân o mıntıkada hüküm-fermâ olduğu rivâyet olunmakdadır. Hastalığın tefrîhi ale'l-ekser üç hafta imtidâd eder. Bu müddetin daha az olması veya birkaç aya kadar çoğalması da vâkiʻdir. Marazın bidâyetinden nihâyetine kadar geçireceği dört safha mevcûddur. Tasallüb safhasında sâlim bir cild üzerinde kaşıntı ile müterâfık kırmızı bir leke mevcûddur. Taʻallüs devresinde unsur-ı ibtidâî üzerinde harâşif zuhûra gelerek merkezinde ufak bir kabuk hâsıl olmağa başlar. Artık bu hâlde çıban teşekkül etmiş addolunur. Takarruh safhasında âfet bazen korkunç manzara arz eder. Harâşif çoğalmış ve husûle gelen seyelân-ı maslî kuruyarak gitdikçe büyüyen sert kabuklu ve müteferrih bir yara veya ur manzarasını alır. Üzerindeki kabuklar zorla kaldırılırsa kanarlar. Şarkî Anadolu'daki halk bu kabukları bi'l-iltizâm kopartarak kanatırlar. Bu gibilerin nedbesi renksiz kalarak hüsn u cemâle ârıza vermezdirler. Bu devir ilkbahâra doğru başlar. Bundan dolayı halk yıl çıbanı otlar kaynadığı zamân kesb-i faʻâliyet eder, azar derler. Teneddüb devresi sonbahâra doğru başlar. Teferruh kendiliğinden şifâya yüz tutar. Kabuklar kurur ve yavaş yavaş düşerler. Altlarında penbe ve biraz kuru bazen mücellâ bir nedbe terk ederler. Husûle gelen tedbe ilelebed zâil olmaz. Bidâyetde kırmızı türâbî sonra türâbî, nihâyet esmer ve beyâ- zımsı bir manzara alır. Renkli olan nedbelerin birkaç sene sonra renksiz kalması nâdir değildir. Nedbe ale'l-ekser sathî ve uzakdan belli belirsiz olur. Bazen çukur ve çevresi çok kere müşarşir olduğu da vâkiʻdir. Sathı pürtüklü veya emles olup ecribe-i şaʻriye harâb olduğundan kıl ve tüylerden de muʻarrâdır.

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=