HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 5
Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 48 2262 Hastahâne gemisi, hastahâne hâline ifrâğ edilmiş olan husûsî ve hastagâna mahsûs bir tedâvî gemisidir. Hasta gemisi ise alelâde gemilerle hasta nakledildiği zamân o vapura ıtlâk olunur". … "-Hilâl-i Ahmer gemiler, şimendifer vermişdir. Tayyâre filoları ve sıhhî tayyârelerden vere- cekdir. Onun için bu mâddeye sıhhî trenler ve tayyâreler taʻbîrini ilâve edelim". Kemal Ömer Bey: "-Efendim, ikinci fıkrada sarâhat vardır. Hasta ve yaralıların nakli için lâzım olan vâsıtaları teʼmîne yardım eder, deniliyor. Burada vâsıta mutlakdır. Tayyâre veya tren diye ayrıca tasrîhe lüzûm ve ihtiyâc yokdur". (Çok doğru sesleri) [17] Reîs: "-Buraya 'bi'l-cümle' taʻbîrini ilâve ederek 'bi'l-cümle vâsıtaları' desek bilmem tensîb buyurulur mu?" Sadi Bey (Beyoğlu): "-Hilâl-i Ahmer değil bütün Salîb-i Ahmerler bile bunu îfâya muktedir ola- maz. 'Bi'l-cümle' taʻbîri çok şümûllüdür. Hilâl-i Ahmer, imkânı olmayan bir şeyi nasıl teʼmîn eder?" Reîs: "-O hâlde ikinci fıkra encümenin teklîfi vechile kabûl olundu değil mi efendim?" (Kabûl sesleri) Âkil Muhtar Bey: "-Efendim, biz bazen çayhâne gibi, aşhâne gibi birçok müessesât daha vücû- da getirmişdik. Zannedersem hastahâne kelimesi içeresine bu girmeyecektir". Celâl Sâhir Bey: "-Vesâir müessesât-ı sıhhiye denirse çayhâne vesâireyi de ifâde etmiş olur". Reîs: "-Beşinci fıkrayı 'cihet-i askeriyenin irâʼe edeceği mahallerde Hilâl-i Ahmer hastahâne- leri ve hastahâne gemileri vesâir müessesât-ı sıhhiye teʼsîs ve ihzâr veya müesses hastahâneleri idâre eder' şeklinde reʼy-i âlînize arz ediyorum. Kabûl buyuranlar lütfen el kaldırsınlar. (Eller kalkar.) Bu şekil kabûl olundu. Altı, yedi ve sekizinci fıkralar hakkında bir mütâlaʻa var mı efendim? Bu fıkraları da reʼy-i âlînize arz ediyorum. Kabûl buyuranlar lütfen el kaldırsınlar. (Eller kalkar.) Kabûl olundu, efendim". Mâdde 11- Dâhilî harb ve iğtişâş netîcesinde hasta ve mecrûh düşenlere sıhhî ve gıdâî muʻâve- netlerde bulunabilir. Celâl Sâhir Bey: "-Bu mâddenin de mâdde-i sâbıkaya ilâvesi lâzım gelir fikrindeyim. Tefrîkini anlayamadım. Eğer dâhilî harbi, harb addetmiyorsak okunan fasıl harb zamânına âiddir. Binâenaleyh bu mâd- denin harb faslına idhâl edilmemesi lâzım gelirdi. Eğer dâhilî iğtişâş ve muhârebe de bir harb ise, eğer harblerde sıhhî yardıma ihtiyâc varsa bu ihtiyâc noktasından dâhilî ve hâricî harbler arasında bir fark göremiyorum". Hüsnü Hâmid Bey: "-Efendim, dâhilî harbin başka bir husûsiyeti vardır". Âkil Muhtar Bey: "-İlk kısım bi'l-umûm devletlerce sıhhî konferanslarda kabûl edilmiş olan bazı mevâdda şâmildir. İkinci kısım böyle değil. Onun için bunu ayırmak lâzımdır. Son kongrelerde her devlet arzusunu beyân etdi. Birçok devletler tarafından bu teklîf edildi. Fakat bütün hükûmetlerce bu, kabûl edilmemişdir. Onun için ale'l-umûm bir mâdde hâline ifrâğ etmek doğru değildir". Abdülkadir Bey: "-Cihet-i askeriye, Sıhhiye ve Muʻâvenet-i İctimâʻiye Vekâleti, cemʻiyetin siʻasını bilmedikçe Hilâl-i Ahmer müfîd yardımlarda bulunamaz. Onlar bir şey tasavvur eder, cemʻi- yet filânı yapmak kudretindedir. Fakat filân şeyi yapmak kudretinde değildir. Lâ-ale't-taʻyîn bir hiz- met, hizmet olmak şöyle dursun, bazen mazarratı bile dokunur, isrâf olur. Hâlbuki eğer Sıhhiye ve
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=