HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 5

Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 48 2264 [19] Fikret Beyefendi ise mâddenin külliyen tayyını teklîf etdiler. Şimdi bendeniz, siyâsetle yakından ve uzakdan alâkadâr olmayan bir cemʻiyetin nizâmnâmesinde bu mâddenin mevcûdiyeti kabûl edilip edilmediğini reʼye koyuyorum. Kabûl buyuranlar lütfen el kaldırsın. (Eller kalkar.) Ka- bûl olundu. Fakat tayyedilmeyecek ve hâl-i hâzırıyla kalacakdır, efendim. Bir de Abdülkadir Bey'in taʻdîl teklîfi vardır". Cemaleddin Fazıl Bey: "-Mâdde reʼye vazʻ edilerek ibkâsı kabûl edilmişdi. Binâenaleyh ibkâ- sının kabûlünden sonra taʻdîli reʼye konabilir mi?" (Pek doğru sesleri) Reîs: "-Şu hâlde on ikinci mâddeye geçiyoruz, efendim. Fakat daha evvel onuncu mâddenin ilk kısmının tekrâr tesbîti kendilerine havâle etdiğimiz Abdülkadir Beyefendi ve encümen tarafından tes- bît olunan yeni şekli okuyacağım. Abdülkadir Bey şöyle teklîf ediyorlar: 'Cemʻiyet harb zamânında ve en yüksek makâm-ı sıhhî-i askerînin vereceği veche dâhilinde ber-vech-i âtî muʻâvenetlerde bu- lunur'. Encümen bu teklîfi şu şekilde taʻdîle tarafdâr olmuşdur: 'Cemʻiyet harb zamânında en yüksek makâm-ı sıhhî-i askerînin göstereceği lüzûm üzerine ber-vech-i âtî muʻâvenetlerde bulunur'. Şimdi efendim, aradaki fark şu ki, encümen 'vereceği veche dâhilinde' ibâresi yerine 'göstereceği lüzûm üzerine' ibâresini ikâmeyi kabûl etmişdir. Evvelâ Kadir Bey'in teklîf etdiği şekli kabûl buyuranlar el kaldırsın. (Eller kalkar.) Kabûl olunmadı. Encümenin teklîfini kabûl edenler el kaldırsın. (Eller kal- kar.) Encümenin taʻdîli vechile kabûl olundu". Reîs: "- 12'nci Mâdde- Seferberlik iʻlânını müteʻâkib Hilâl-i Ahmer Merkez-i Umûmî aʻzâsın- dan bir zât mesâʻîyi tevhîd ve tanzîm maksadıyla karârgâh-ı umûmî nezdine murahhas taʻyîn edilir. Murahhasın vazîfesi seferberliğin hitâmıyla nihâyet bulur. Kabûl buyuranlar lütfen el kaldırsın. (Eller kalkar.) Kabûl olundu". Mâdde 13- Merkez-i umûmî lüzûm görülecek harb cebhelerine ayrıca murahhaslar iʻzâm eder. Reîs: "-Bir mütâlaʻa var mı efendim? Abdülkadir Beyefendi'nin mukaddemâ okuduğumuz takrîrlerinde bu mâdde için de şu şekil teklîf olunuyor: 'Merkez-i umûmî harb zamânında salâhiyetdâr makâm-ı sıhhî-i askerînin lüzûm göstereceği harb cebhelerine ayrıca murahhaslar iʻzâm eyler'. Abdülkadir Bey: "-Efendim, aradaki fark, biri Hilâl-i Ahmer'in lüzûm göreceği yere, diğeri sıh- hiye-i askeriyenin lüzûm göstereceği yere… Öyle zannediyorum ki, Hilâl-i Ahmer harb cebhelerinin hangisinin imdâd-ı sıhhîye daha çok muhtâc olduğunu kesdiremez. Bunu ancak sıhhiye-i askeriye ve başkumandanlık taʻyîn edebilir". Fikret Bey: "-Maksad o değildir. Hilâl-i Ahmer'in birçok müessesâtı vardır. Cemʻiyet cebhe murahhaslarına onları teftîş ve taʻkîb etdirecekdir. Zâten karârgâh-ı umûmiyedeki murahhas kâfidir. Diğer murahhaslar cebhelerdeki teʼsîsâtı murâkabe edeceklerdir". Şemseddin Bey: "-Evvelki mâddede merkez-i umûmî bir murahhas gönderiyor idi. O [20] mu- rahhas en yüksek makâmâtla görüşecek, o da Hilâl-i Ahmer merkezine filân cebhede teşkîlât yapınız diye bildirecek. Onun üzerine Hilâl-i Ahmer, teşkîlâtını yapacak". Tevfik Salim Bey: "-Harb zamânında bütün Hilâl-i Ahmer teşkîlâtını idâre etmek üzere makâmât-ı askeriye yanında bir Hilâl-i Ahmer murahhası mevcûddur. Bu el-yevm merʻî Vakt-i Se- fer Nizâmnâmesi 'nde sarîh olarak mezkûrdur. Bütün devletlerde böyledir. Her menzil müfettişliğinin nezdinde bir Hilâl-i Ahmer delegesi, kezâ sıhhiye reîsi nezdinde mutlakâ bir Hilâl-i Ahmer delegesi bulunur ve bundan gâye orada mevcûd olan Hilâl-i Ahmer teşkîlâtını idâre etmekdir. Yoksa yalnız

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=