HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 5
Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 48 2266 şırlarsa on yataklı hastahâneyi açabilirler. Eğer menzil muvâfakat etmez, meselâ burada hastahâneye ihtiyâc yok, çayhâne açınız derse hiçbir ehemmiyeti olmaz. Burada görülüyor ki, merkeze âid râbıta gâyet kuvvetli bulunuyor. Esâsen taʻdîl ile asıl mâdde arasında büyük bir fark da yok. Birisinde 'te- baʻiyet eder' deniyor, diğerinde 'reʼyini alır' deniyor. Yani 'taʻlîmât alır'ın kabacası. Taʻdîlin kabûlü muvâfık olacağı kanâʻatindeyim". Abdülkadir Bey: "-Cihet-i askeriye tarafından vâkiʻ olan teklîfler bilmem neden haşîn görü- lüyor, hep ekalliyete iktirân ediyor? Bunda sû-i tefehhüme düşmeğe mahal yokdur. Mesʼele harbde Hilâl-i Ahmer'in orduya vâkiʻ hidemâtını daha müsmir kılmakdır. Buna çalışıyoruz. Yoksa cemʻiyeti, ordunun taht-ı emrine düşürmek değildir. Hilâl-i Ahmer hastahâne açdırmak ister, cihet-i askeriye çay istasyonu teşkîlini ister. Burada tebaʻiyet kelimesi lâzımdır. Çok ricâ ediyorum, Hilâl-i Ahmer mâdem ki ordu için teşkîl edilmişdir, biz asıl maksadı gâib ediyoruz". Fazlı Necib Bey: "-Efendim, reʼy alır demek, oradaki kumandanın reʼy sâhibi olduğunu gösterir ki, bu kâfidir. Eğer murahhasımız kumandanın reʼyine 'tebaʻiyet' edecekse Hilâl-i Ahmer'in hiç mev- kiʻi kalmaz. Bendeniz nizâmnâmenin tanzîmine meʼmûr komisyona dâhildim. İşlerin sürçmemesini, işʻâr ve istişʻâra mahal kalmamasını teʼmîn için kumandanın da reʼyini kabûl etmek sûretiyle mâd- deyi tesbît etdik". Sabur Sami Bey (Kayseri): "-Murahhas faʻâliyetini mahallî kumandanıyla bi'l-müzâkere taʻyîn eder demek kâfidir. Esâsen kumandanla murahhasın anlaşmamaları ihtimâli yokdur. Bittabʻ vazʻiye- tin îcâbâtına göre her ne lâzımsa o yapılacakdır". Tevfik Salim Bey: "-Faʻâliyet tarzını denirse kabûl ederim". Celâl Muhtar Bey: "-Faʻâliyet tarzını kumandanla bi'l-müzâkere taʻyîn etmek şekli pek muvâ- fıkdır. Cebhe bir olursa hepsi yapılır. Fakat geçen seferki gibi olursa yapılamaz. Cemʻiyet, cihet-i askeriyenin her arzusunu yapacak olursa işin içinden çıkamaz. Merkez-i umûmîye iş gelir, kabûl edilirse îcâb eden para, tahsîsât ve levâzım gönderilir". Tevfik Salim Bey: "-Mâzîden bir misâl getireceğim, efendim. Sarıkamış Harbi'nde, orası uzak bir mıntıka olduğu için yedi-sekiz hekîme mâlik olan ve yüz yatakdan fazla açmamağa ısrâr eden [22] bir Hilâl hastahânesinde üç yüz yatak açdırmak için İstanbul merkezini iknâʻ edinceye kadar büyük mücâdelede bulundum. Neden sonra İstanbul merkez-i umûmîsinden haber geldi. Çünkü bu- rada merkez-i umûmî tamâmen vazʻiyetden bî-haberdi. Erzurum'daki ahvâlden bura merkezi katʻiyen haberdâr olamaz. Oradaki murahhas, ordu kumandanı ile görüşür. Kumandanın mübrem bir ihtiyâcın izâlesi husûsunda hiç olmazsa orada sözü geçer ve Hilâl-i Ahmer murahhası vâsıtasıyla ısrâr eder, yapar. Onun için bendenizin teklîfim de, bu oluyor, sâikim efendim". Süreyya Ali Bey (Beyoğlu): "-Bi'l-müzâkere kelimesi gâyet muvâfıkdır. Mâddeyi o vechile tesbît etmeliyiz". Reîs: "-Efendim, mesʼele tavazzuh etmişdir. Mâddenin son şeklini okuyorum: Mâdde 24- Cebhe murahhasları her husûsda cemʻiyetin emirlerine ve karârlarına tâbiʻ ol- makla berâber Hilâl-i Ahmer hastahâneleriyle sâir müessese ve teşkîlâtının mevkiʻlerini ve faʻâliyet tarzını nezdinde bulunduğu kumandanla bi'l-müzâkere taʻyîn ederler. Ömer Lütfi Bey (İzmir): "-Taʻyîn ve icrâ ederler". (İcrâ lâzım değil sesleri) Reîs: "-Efendim, taʻdîlât vechile kabûlünü reʼy-i âlînize arz ediyorum. Kabûl buyuranlar lütfen el kaldırsın. (Eller kalkar.) Kabûl olundu. On dakîka istirâhat olunmak üzere celseyi taʻtîl ediyorum".
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=