HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 5

Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 48 2269 Reîs: "- Cemʻiyetler Kânûnu 'nda hükûmetin herhangi [bir] cemʻiyeti teftîş salâhiyeti esâsen ka- bûl edilmişdir. Bu maksadınızı teʼmîne kâfi değil midir?" Tevfik Salim Bey: "-Değildir beyefendi. Hilâl-i Ahmer binlerce okka erzâk vesâire alabilir ve hükûmete karşı, buna müdâhaleye salâhiyetiniz yokdur, heyʼet-i umûmiye bu salâhiyeti merkez-i umûmîye vermişdir diyebilir. Kongre ise bunu tedkîk edemez. Depolarda harbe yarayacak olan mal- zemeyi ondan istifâde edecek adamlar gözüyle görerek teftîş etmek îcâb eder". Hakkı Şinasi Paşa: "-Maʻlûm-ı devletiniz, Hilâl-i Ahmer beynelmileldir. Onun harb ve sulh zamânında olmak üzere vazîfeleri vardır. Bu defa ictimâʻ edecek kongresi on ikinci kongresidir. Her kongrede vezâifinin çoğalmakda olduğu görülüyor. Bâ-husûs bizim memleket kadar sıhhî vezâifi ihmâl edilmiş bir memleket yokdur. Bizim sulh zamânında yapacağımız vazîfe, harb zamânında ya- pacağımızdan daha fazladır. Cemʻiyet beynelmilel mâhiyeti iʻtibârıyla nizâmnâme terceme edildik- den sonra Salîb-i Ahmerlere gönderilecekdir. Binâenaleyh hiçbir devletde kabûl olunmayan dâimî murahhas-ı askerî, merkez-i umûmîye giremez. Esâsen biz bunu nazar-ı dikkate alarak mâddeyi o şekilde bırakdık. Askerî muvazzaf etıbbâ da Hilâl-i Ahmer'e aʻzâ olarak girebilir. Yoksa müdâfaʻa-i milliye murahhası sıfatıyla giremez. Yalnız harb zamânında vekâyiʻ-i harbiyeyi tesbît etmek için bir murahhas-ı askerî bulunur. Yalnız Kadir Beyefendi'nin arzu etdiği yeksenakîyi teʼmîn etmek üzere bu mâddenin dördüncü fıkrasında 'iktizâ eden levâzım ve vesâiti ihzâr eder' derken oraya 'hükûmetin vereceği numûneye göre [25] ve göstereceği mevkiʻlerde' diye bir kayıd ilâve olunabilir". Haydar Bey: "-Harb-i Umûmî'den sonra nizâmnâmelerini taʻdîl eden birçok Salîb-i Ahmerlerin gerek Harbiye ve gerek Bahriye Nezâretlerinden murahhas aldıklarını nizâmnâmelerinde gördüm". Hakkı Şinasi Paşa: "-Murahhas sıfatıyla değil, efendim". Haydar Bey: "-Bendeniz nizâmnâmeleri tedkîk etdim. Harbiye ve Bahriye Nezâretlerinin mu- rahhasları bulunuyor. Eğer vakit müsâʻidse, ikinci celsede meʼhazlarımı da irâʼe edebilirim". Abdülkadir Bey: "-Haydar Beyefendi bu husûsda çok vâkıfdır. Bütün ecnebî Salîb-i Ahmerleri nizâmâtını tedkîk ve tetebbuʻ etmişlerdir. Binâenaleyh, ifâdelerinden daha kuvvetli bir delîl olamaz. Murahhas-ı askerîlerin mevcûdiyetine ve diğer mesʼele[ler]e gelince; etıbbâ, asker de, sivil de olsa Cenevre Muʻâhedesi mûcebince sivil addolunur. Yani tabîb asker de, esîr düşünce sivil tabîb gibi iʻâde olur. Topu ile, tüfengi ile gelir vazʻiyetini vermez. Tabîb asker de olsa tabîb, merkez-i umûmî- ye aynı salâhiyetle intihâb edilebilir. Bunun aksini müsbet bir vesîka irâʼe olunamaz. Asker ve sivil kaydı hiçbir memleketde yokdur. İkinci mesʼeleye gelince; murahhas-ı askerînin vazîfesi tenvîr ve tenevvürdür. Bu hiçbir zamân beynelmilel vazʻiyeti ihlâl etmez. İstitrâd kabîlinden arz edeyim. Geçende Hilâl-i Ahmer'de ne mik- dâr alkol ve pamuk olduğunu öğrenmeğe sıhhiye-i askeriyece ihtiyâc hâsıl oldu. Merkez-i umûmîden bu mikdârı almak imkânı bir türlü hâsıl olmadı. Heyʼet-i muhtereme buradadır. Tahrîrî ve şifâhî reîs-i evvellere mürâcaʻat etdim. Bu adedleri almak mümkün olamadı. Nihâyet bendeniz gizli olarak öğren- dim ve aldım. Çünkü sıhhiye-i askeriye çok ziyâde ısrâr ediyordu. Çünkü tehlike vardı, garîb bir harb vukûʻu ihtimâli vardı. Sıhhiye-i askeriye kendi kuvvetini biliyor, Hilâl-i Ahmer'den de ne vechile ve ne kadar yardım göreceğini bilmek istiyordu. Eğer bir murahhas-ı askerî merkez-i umûmî ile temâs eder, anbârları görürse muzır bir teʼsîr yapmak için değildir. Fâideli bir teʼsîr elde etmek içindir. Maksad tenevvürdür. Şunu da arz edeyim ki, efendim mukaddemâ cemʻiyetin merkez-i umûmîsinde askerî tabîb değil, askerî paşa bulunuyordu. O zamân bu hâl, beynelmilel vazʻiyet, mâniʻ değildi de şimdi mi böyle oluyor?"

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=