HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 5

Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 48 2271 zûʻ-ı bahis olan Abdülkadir Bey'in teklîfi vardır. Bu teklîfin ilk kısmı kabûl buyurulmuşdur. Şimdi ikinci kısmı geliyor ki, murahhas-ı askerînin depo ve anbârları teftîş edebileceğine dâirdir". Fikret Bey: "-Bendeniz teklîf ediyorum ki, murahhas-ı askerî muʻâmelât hakkında ahz-ı maʻlûmât eder denilsin". Abdülmecid Paşa: "-Anbâr mevcûduna kesb-i ıttılâʻ denilmek daha doğrudur". Abdülkadir Bey: "-Esâs mesʼele budur. Muʻâmelâtla anbâr mesʼelesi arasında bir sû-i tefehhüm olabilir. Bir askerî tabîbin günün birinde Hilâl-i Ahmer anbârlarını şöyle bir dolaşıp malzemeyi, an- bârları görmesinde bir mahzûr var mıdır?" Tevfik Salim Bey: "-Maʻlûm-ı âlîniz Hilâl-i Ahmer, bütün Salîb-i Ahmerlerle hâl-i temâsdadır. Bu iʻtibârla murahhas-ı askerînin depolarımızı görmesinden sıhhiye-i askeriye istifâde edecekdir. Yani bir murahhas-ı [27] askerînin bizim malzememizi görmesi, sıhhiye-i askeriyeyi tenvîr edebilir. Murahhas, iyi bir yatak, iyi bir sedye görebilir. Bu terakkiyâtdan ordu niçin mahrûm kalsın? Murah- has-ı askerînin başka bir salâhiyeti yokdur ki…" Reîs: "-İşte endîşe buradan doğuyor!" Tevfik Salim Bey: "-On beş sene görmedik, ne olduğumuz maʻlûm. Beş sene de görelim, ne çıkar?" Reîs: "-Anbârlar, murahhas tarafından görülsün mü, görülmesin mi? (Görülsün sesleri) Şu hâl- de Hilâl-i Ahmer'in tekmîl anbârlarını görmeğe salâhiyetdârdır, şeklini kabûl buyuranlar el kaldırsın. (Eller kalkar.) Kabûl olundu. Şimdi teklîfin üçüncü kısmına geldik. Sıhhiye-i askeriye murahhası Hilâl-i Ahmer Merkez-i Umûmî ictimâʻlarında istişârî reʼye mâlik olmak üzere bulunabilir denilmesini teklîf ediyorlar". Sadeddin Ferid Bey: "-Efendim, murahhas-ı askerînin müzâkerede bulunması tabîʻî husûsât-ı askeriyenin müzâkeresi sırasında olabilir. Meselâ, ictimâʻın mevzûʻ-ı müzâkeresi başka bir mesʼele olacak olursa behemehâl murahhas-ı askerî ictimâʻında bulunacak mı? Eğer bu husûs kabûl olunursa birçok vekâletleri alâkadâr eden mevzûʻlar vardır. Onların da murahhasları bulunmak îcâb eder". Abdülkadir Bey: "-Efendim, sıhhiye-i askeriye murahhasları hükûmetin iʻtimâdını hâiz zevât olacakdır. Hilâl-i Ahmer Merkez-i Umûmîsi aʻzâları da pek muhterem zevâtdır. Eğer pek gizli bir celse olursa murahhas-ı askerî o sırada bulunmayabilir". Sadeddin Ferid Bey: "-Sû-i tefehhüme mahal kalmamak için cevâb vereceğim". Kemal Bey: "-Bendeniz anlamak istiyorum. Merkez-i umûmîde esrâr-ı hükûmet mi müzâkere edilecek?" Sadeddin Ferid Bey: "-Esâsen vakt-i hazerde hakîkaten lüzûmu olan noktalarda şu şekilde bir murahhas bulunması kabûl edilmişdir ve orada reʼy-i istişârîde bulunmak kabûl edilmişdir. Bendeni- zin arz etmek istediğim şu ki, askerî mesâilde murahhas-ı askerînin vücûdu kabûl olununca, müzâkere diğer vekâletleri alâkadâr eden husûsâta intikâl edince, diğer vekâletlerin de bir murahhası bulunması kabûl edilmelidir. Ne celse-i hafiye ne de bir başka celse mevzûʻ-ı bahis değildir. Her türlü celesâtda bulunur denir ve o şekilde kabûl edilirse mesʼele kalmaz". Reîs: "-İki nokta-i nazar taʻyîn ediyoruz, efendim. Birisi Sadeddin Ferid Beyefendi'nin teklîf- leri yani murahhas-ı askeriye yalnız askerî müzâkerâta iştirâk etsin teklîfi, diğeri bütün ictimâʻlarda murahhas-ı askerînin bulunabilmesi hakkındadır".

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=