HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 5

Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 48 2275 Reîs: "-Gümrük resmi alınmak istenmeyen kısım, devletin kavânîn-i mahsûsasıyla maʻfüv de- mekdir. Maʻfüv olmayan kısmı maʻfüv gibi göstererek istikbâlen yapacağımız şekli burada mâdde hâlinde tesbît edersek arzumuzu hükûmete kabûl etdirecek gibi bir şekil ihdâs etmek nâsıl olur? 25'inci mâddede, Hilâl-i Ahmer meʼmûrları esnâ-yı harbde teʼcîl edilir ve meʼzûn efrâd meyânına idhâl olunur, deniliyor. Mükellefiyet-i Askeriye Kânûnu 'nda böyle bir mâdde yoksa bu mâddeye vazʻ etmekden ne çıkar?" (Bir kayıd yokdur sesleri) Celâl Muhtar Bey: "-Eğer bu mâddeyi ibkâ etmezsek harb esnâsında bir tek meʼmûr bulama- yız". Reîs: "-Cemʻiyetimiz husûsî bir mâhiyeti hâizdir. Herhangi bir ferdin askerlikden teʼcîli Büyük Millet Meclisi'nin salâhiyetine taʻalluk eden bir işdir". Celâl Muhtâr Bey: "-Bu müsâʻadeyi şimdiden almalıyız". Abdülkadir Bey: "-Bendeniz öyle biliyorum ki, Ahz-ı Asker Nizâmnâmeleri nde bir şey yokdur". Fikret Bey: "-Esâsen Ahz-ı Asker Kânûnu 'na müdâhale etmek veya ordunun kuvvetini tenkîs eylemek fikrinde değiliz. Orduya, kendi kuvvetinin hâricinde muʻâvenet için müteşekkil bir cemʻiyet iken ordunun kuvvetini azaltacak değiliz. Ortada kânûn var iken bizim nizâmnâmeye böyle bir mâdde koymamız doğru değildir". Reîs: "-Mâddenin tayyı teklîf olunuyor. Kabûl buyuranlar el kaldırsın. (Eller kalkar.) Tayyı kabûl olundu. Şu hâlde 24'üncü mâdde de aynı mâhiyetdedir. Ne gibi pullardan ve hangi rüsûmdan Hilâl-i Ahmer'in istisnâ edileceği kavânîn-i mahsûsasıyla muʻayyen iken buraya mâdde vazʻı, abesle iştigâl demekdir. Esâsen nizâmnâme hükûmetden geçecek. Belki hükûmet de bu mâddeye dokunur. 24'üncü mâddenin de tayyını kabûl buyuranlar el kaldırsın. (Eller kalkar.) 24'üncü mâdde de tayyolunmuşdur. Devâm ediyoruz. Üçüncü Fasıl: Cemʻiyetin aʻzâları hukûk ve vezâifi [32] mâdde 26. Fakat diğer iki mâddenin tayyı sebebiyle numarası 24 olmuşdur. Mâddeyi okuyorum: Türkiyeli kadın ve erkek her ferd cemʻiyete aʻzâ olabilir " . Sadi Bey: "-Her Türk deyince kadın ve erkek Türk tâbiʻiyetini hâiz olanlara izâfe olunuyor. Mâ- demki Teşkîlât-ı Esâsiye Kânûnu 'na böyle girmişdir, buraya da girebilir. Teşkîlât-ı Esâsiye Kânûnu , 'Türk' taʻbîri içine kadını, erkeği, çoluğu çocuğu ve maʻalesef bazılarını da alıyor". Celâl Sâhir Bey: "-Şu îzâhâta nazaran 'tâbiʻiyet' kelimesini îzâhâ lüzûm yokdur. O hâlde bunda iki taʻbîr vardır. Ya tâbiʻiyet ya vatandâş taʻbîri. Eğer 'citoyen' olacaksa 'vatandâş' kelimesini ibkâya mecbûriyet vardır". Tevfik Salim Bey: "-Dışarıdaki Türklere iltibâs olmasın diye düşünülüyor. Hâlbuki Türk taʻbîri nerede kullanılırsa Türkiye'deki Türkler hâtıra gelir. Burada Çin'deki Türk gelir, aʻzâ olur demek de- ğildir. Hiç iltibâs yokdur. Bu gâyet sarîhdir". Âkil Muhtar Bey: "-Yahudi veya Ermeni olursa cemʻiyetimize dâhil olacak mı efendim? Türk kelimesinin Avrupa'daki maʻnâsı bu sûretle değildir. Böylece terceme edip Avrupa'ya gönderecek olursanız Salîb-i Ahmer âilesine karşı garîb olur. Celâl Sâhir Bey'in buyurduğu gibi vatandâş taʻbîri muvâfıkdır, sanırım". Tevfik Salim Bey: "-Bir Fransız taʻbîri kullanıldığı zamânda bundan Yahudi Fransız dâhil başka Fransız hâric gibi bir maʻnâ çıkarmak kimsenin hâtırına gelir mi? Bizde de bütün anâsır Türk unvânı-

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=