HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 5

Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 48 2276 nı almışdır. Bunu eğer Avrupalılar daha anlamadılarsa lütfen anlasınlar". (Handeler) Sadi Bey (Beyoğlu): "-Aynen yazarlar ve sahîfenin altına Türk'ün ne demek olduğunu tasrîh eden bir hâşiye ilâve ederler. Hem maksad hâsıl olur hem de reklâm yapılmış olur". Reîs: "-Mâddeyi hâşiye yapılmak sûretiyle ' Her Türk cemʻiyete aʻzâ olabilir ' şeklinde kabûl edenler lütfen el kaldırsın. (Eller kalkar.) Kabûl olundu". 25'inci Mâdde- Cemʻiyetin dört kısım aʻzâsı vardır: Muʻâvin, âmil, dâimî, mümtâz. Haydar Bey: "-Eski nizâmnâme lâyihasında aʻzâ beş kısım üzerine taksîm edilmişdir. Muʻâvin, âmil, dâimî, fahrî, müessis. Müessislik bir hakdır ki, hiçbir vakit geri alınamaz. Bendeniz bunun için aʻzâ-yı müessisenin de ibkâsı tarafdârıyım. Çünkü bu bir şerefdir. Bu şerefden o aʻzâyı mahrûm bı- rakmak doğru değildir". Sadeddin Ferid Bey: "-Teʼsîs demek bir işi yokdan var etmek demekdir. Heyʼet-i celîlenin kanâʻati cemʻiyeti ihyâen teʼsîs edenlere de müessis denilebileceği merkezinde ise o başka. Burada müzâkere kemâl-i hulûs ile cereyân eder. Kimseye zerreten mâ tecâvüz niyeti yokdur. Fi'l-hakîka anlıyorum, Hilâl-i Ahmer vaktiyle teʼsîs edilmiş, bilâhare bir fâsıla-i mesâʻîye uğramışdır. Sonradan ihyâen faʻâliyete getirilmişdir. İhyâen faʻâliyete getirmek vâkıʻâ yeniden teʼsîs etmek kadar mühim bir mesʼeledir ve bu da büyük bir hizmetdir. Lâkin müessis denince bugün hâl-i hâzırda cemʻiyeti kuranlardan başka bir şey hâtıra gelmez. İkinci defa yapılan bu himmete ne yapılmak lâzım gelirse bu zevâtın nâmlarını ihyâ için yapılabilir. Fakat heyʼet-i umûmiye eldeki nizâmnâmede [33] aʻzâ-yı müessise nâmını ikinci defa ihyâ edenlere de vermek lâzımdır derse öyle yapılır. Bunu da heyʼet-i umûmiyeye arz etmek vazîfemizdir". Celâl Sâhir Bey: "-Efendim, Sadeddin Ferid Beyefendi ikinci ihyâdan bahsetdiler. Fakat bu teʼsîs mâhiyetindedir. Çünkü birinci defa cemʻiyet [1]293 [1877] senesinde teessüs etmiş, ufak bir müddet faʻâliyete devâmdan sonra sönmüş. Aradan otuz seneyi mütecâviz bir zamân geçmiş, tekrâr teʼsîs olunmuş. Müessisler sırasında isimleri konanlardan vatana hıyânetleri tahakkuk edenler kongre karârıyla ihrâc olunur. Çünkü onlar bu şerefe lâyık değildir. Fakat diğer zevâtın hakkıdır müessislik unvânı". Sadeddin Ferid Bey: "-Eski nizâmnâmeye müessis aʻzâların bir listesi rabt edilmişdi. Onların kânûnen hakları vardır. Buna hem orada bu esâmîyi zikretmek, bir takım menâfiʻ teʼmîn ediyor. Ora- da zikir mecbûriyeti bulunabilir. Eğer bugün yeni bir Hilâl-i Ahmer teşekkül edeydi yine müessisler tasrîh olunabilirdi. Hâlbuki bugünkü vazʻiyetimiz öyle değil. Nizâmnâmemiz taʻdîl ediliyor". Reîs: "-Sadeddin Beyefendi kuvvetle îzâh buyurdular ki, müessis nâmı verilince şimdiye kadar isimleri mazbût zevât tarafından cemʻiyetin vücûda getirilmiş olması hâtırlanır. Cemʻiyeti ikinci defa vücûda getirenler ise hıyânet edenler müstesnâ olmak üzere şâyân-ı hürmetdirler. Fakat bu nâmın bu şekilde ilâ nihâye devâmı fâideli değildir. Kendilerini dâimâ hürmetle yâd ederiz. Hâtıralarını dâimâ kalbimizde minnetle saklarız. Yeni yapılan nizâmnâmede müessis kelimesine lüzûm yokdur. Sâhir Bey'in mütâlaʻaları ise müessisler meyânında vatana ihâneti olanlar vardır. Onların müessisîn meyâ- nında kalması, diğer müessisler tarafından arzu olunur bir şekil değildir. Evvel emirde onların isimleri okunsun, bi'l-münâsebe onlar cemʻiyetden çıkarılsın, onlardan müessislik unvânı refʻ edilsin". Neşet Ömer Bey: "-Efendim, bu Hilâl-i Ahmer'in teʼsîsindeki târîh mesʼelesi mühimdir. Ben- deniz Sadeddin Beyefendi'nin fikrine tamâmıyla iştirâk ediyorum. Cemʻiyetin bizim müessis tanıdı- ğımız zevât tarafından değil, bugün hiçbiri ber-hayât olmayan o eski nizâmnâmede isimleri aʻzâ-yı

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=