HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 5

Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 48 2277 kadîme serlevhası altında dizili bulunan zevât tarafından teʼsîs edilmiş olduğunu zannediyordum. Bunlardan hiçbiri ber-hayât değildir". Haydar Bey: "-Onlardan biri de benim, ber-hayâtım". Neşet Ömer Bey: "-Çok yaşayacaksınız Haydar Beyefendi! (Handeler) Benim mesmûʻâtıma nazaran bu cemʻiyet 1293 [1877] senesinde bir-iki sene kadar eser-i hayât göstermişdir. Bu zâtlar elinde sonradan dağılmışdır. Hattâ Hilâl-i Ahmer'in on bin lirası mahfûz kalmış ve ihyâen teessü- sünde cemʻiyete devrolunmuşdur. Mesʼelede bir bulanıklık vardır. Bir konfesyon vardır. Bir cemʻi- yeti teʼsîs edenler, esâsını kuranlardır. İhyâ edenlere müessis denemez. Bu cemʻiyet-i mübârekenin müessisleri o dört-beş zâtdır ki, elhamdülillah ikisi ber-hayâtmış. Bu târîh hatâsının -hatâ değil, bir bulanıklık, bir şeffâfiyetsizlik var- bunun tasfiyesini teklîf ediyorum". Tevfik Salim Bey: "-Bu gibi cemʻiyât aʻzâlığında eskilik makbûldür, efendim. Eski aʻzâ-yı kirâmın bu cemʻiyeti tecdîden ihyâ etmiş olsunlar, her hâlde hakk-ı mükteseb-i sarîhleri olan mües- sis unvânının kaldırılmasına [34] şiddetle tarafdârım. Aʻzâ-yı müessiseden ber-hayât olanlar kayden ibkâ edilir. Hıyânetleri tebeyyün edenler tard olunur. Vefât etmiş bulunanlar ise öteki dünyâda tasrîh etdirilirler. Çünkü sağ olmayanlar zâten aʻzâdan maʻdûd değildir". Reîs: "-Müsâʻadenizle bir defa müessis olan zevâtın esâmîsini okuyalım efendim. (Reîs tarafından eski nizâmnâmede müessis unvânı altında muharrer bulunan isimler okundu.) Efendim, müessis olan aʻzâ-yı muhteremeye karşı olan minnet ve şükrânlarımız hepimizin his- siyâtına tercümân olmak sûretiyle vâkiʻ îzâhâtı teeyyüd etmişdir. Binâenaleyh eğer tensîb buyurulur- sa, içimizde bulunmaları bizim için bir şeref teşkîl eden bu zevât-ı muhteremeyi maksad-ı hayırda devâm etmek kaydıyla hürmetle yâd edip geçeriz". Celâl Muhtar Bey: "-Şu hâlde!" Reîs: "-Cemʻiyetin dört nevʻ aʻzâsı vardır. Müessis aʻzâ kaldırılmışdır denir. Müceddidler, maʻ- nevî bir haz ve şeref olan bu vazîfeyi îfâ etmişlerdir. Bu şahsiyetler târîhî olmuşlardır. Kendilerini hepimiz hürmetle yâd etmemiz lâzımdır ve şükrânlarımız zabta geçmek sûretiyle de tesbît edilmişdir. Sâhir Bey buyuruyorlar ki, hâinler çıkarılsın. Bu uzun olur. Buna ihtiyâc yokdur, sanırım. Encümenin teklîfini kabûl etmek kâfidir". … (Üsküdar): "-Aʻzâ-yı müessiseye hâtır için müessis dersek kabûl ederler mi? (Hayır sesleri) Böyle bir hizmet hiçbir vakit gâib olmaz. Galata'da bundan 35 sene evvel ufak yeşil bir levha vardı. Osmanlı Hilâl-i Ahmer Cemʻiyeti diye yazılı idi. Altındaki dükkânda gazete satarlardı. Cemʻiyeti o küçük dâirede teʼsîs edenler kimlerse asıl onlar müessis olur. Ötekiler müceddiddir. Biz, ne desek mızrak çuvala girmez. Siz derseniz ki, Faik Paşa müceddiddir, başımızın üstünde yeri vardır. Fakat müessis denince başka şey anlaşılır". Sadeddin Ferid Bey: "-Bendeniz o târîhi yaşamış değilim. Aldığım îzâhât üzerine şimdi tekrâr eski nizâmnâmeye ircâʻ-ı nazar ediyorum. Müessis diye günümüzde yaşayan bir takım adamlardan bahsedilmişdir ki, hiçbiri zannımca müessis değildir. Şurada Hilâl-i Ahmer Cemʻiyeti aʻzâ-yı kadî- mesi diye bir fasıl var. Bu aʻzâ-yı kadîme meyânında isimleri mezkûr olan Haydar Beyefendi lütfen bize îzâh buyursunlar efendim, Hilâl-i Ahmer bu memleketde hiç yokken Salîb-i Ahmer taʻbîrinden iktibâs-ı unvân edilerek nizâmnâme ile teʼsîs edildiğinde müessislerce hükûmete mürâcaʻat edilmiş midir? Bir merâsim-i teʼsîsiye var mıdır ve Haydar Beyefendi bu teʼsîsde bizzât bulundular mı? Çün- kü eski nizâmnâmede kendilerini aʻzâ-yı kadîmeden olmak üzere görüyorum. Eğer hakîkaten mües-

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=