HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 5
Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 48 2287 Umûmî meclisin vazîfe ve salâhiyeti şunlardır: 1-Cemʻiyetin merkez-i umûmîsi tarafından tertîb olunan senelik raporuyla muvâzene-i hesâbi- yesinin ve tedkîk heyʼetinin bunlara müteʻallik iʻtâ edeceği raporların tedkîkiyle kabûl veya reddeder. 2-Yeni sene büdcesini tedkîk ve tasdîk eder. 3-Umûmî merkezce münhal aʻzâlıklara intihâb olunmuş zâtların intihâblarını tasdîk ve çıkacak- ların yerine yeniden aʻzâ intihâb eder. 4-Tedkîk heyʼetini intihâb eder. 5-Umûmî merkezce teklîf edilen husûsları müzâkere eder". [44] Celâl Sâhir Bey: "-Murâkabe heyʼeti deniyor efendim. Bendeniz de bu murâkabe heyʼeti meyânındayım. O tedkîk komisyonu denilmiş. Vazîfe ve salâhiyeti mezkûr değil. Çünkü aşağıda münsecim bir sûretde hepsinin vazîfe ve salâhiyeti mezkûrdur. Meclis-i umûmînin de vazîfe ve salâ- hiyetleri tesbît olunmuşdur. Rüʼyet edeceği mevâd diğerleriyle aynı ehemmiyet ve kuvvetde olmu- yor". Reîs: "-Beyefendi taʻbîr-i hukûkîyi değiştiriyorlar". Haydar Bey: "-Nizâmnâme-i esâsîyi taʻdîle meʼmûr olan komisyon Lehistan Salîb-i Ahmer Nizâmnâmesi 'ni meʼhaz ittihâz ederek çalışmışdı. Burada murâkabe komisyonu demek doğru değil- dir. Biz bunu commission de révision mukâbili olarak aldık. Maksad da tedkîkdir, kontrol değildir. Asıl taʻbîr-i hukûkîsi Lehistan Salîb-i Ahmeri'nden aldığımız taʻbîrdir". Remzi Bey (Gaziayıntab): "-Mâddeden anlaşılıyor ki, birkaç aʻzâ meclis-i umûmîde teklîfde bulunamayacak". Reîs: "-Remzi Beyefendi, mütâlaʻanız bu mâddeye müteʻallik değildir". Remzi Bey: "-Hayır efendim, müsâʻade buyurunuz, bu mâddede meclis-i umûmînin vazîfesin- den bahsolunuyor ve deniyor ki, 'merkez-i umûmîye teklîf edilen husûsâtın müzâkeresi'. Demek ki, başka bir teklîf müzâkere olunamayacakdır. 'Şerâit-i lâzımeyi hâiz olarak yapılacak teklîfler' demek lâzım gelir. Bu mâdde, altındaki mâdde ile de münâsebetdârdır. Onda da yirmi yâhûd on beş aʻzânın teklîfi nazar-ı dikkate alınır demek doğru değildir. On beş aʻzâyı bir araya toplamak, bir teklîf yap- dırmak âdetâ ayrı bir şekil vücûda getirmek demekdir. Herhangi bir aʻzânın teklîf hakkı vardır. Teklîf denilmez, denilmeyebilir". Haydar Bey: "-Burada bir nokta daha var, efendim. Vilâyet merkezlerinin teklîfâtı… Vilâyet merkezleri bir teklîfde bulunabilmek için lâ-ekal teklîfleri bir ay evvel meclis-i umûmîye gönde- rilmesini birçok Salîb-i Ahmerler kabûl etmişlerdir. Eğer tensîb buyurursanız böyle bir şartı biz de koyalım". Celâl Bey: "-Remzi Beyefendi'ye cevâb vereceğim. Herhangi bir teklîf nazar-ı dikkate alınabil- mek için böyle on beş, yirmi aʻzâ tarafından vukûʻ bulmalıdır. Bu dâimâ böyle yapılır. Her meclisde kâʻide-i külliye budur. Her aʻzânın hakk-ı teklîfi olamaz. Meclisin ekseriyetine göre mikdâr dâimâ tahdîd olunmuşdur". Reîs: "-Bu rûznâme hâricinde müzâkere olmamak için vazʻ edilmiş bir kayıddır efendim. Sâhir Bey'in teklîfi kabûl buyurulur mu efendim? Esâsen encümenden gelen şekil ile büyük bir fark yokdur. (Kabûl sesleri) Tekrâr okuyorum". (Tekrâr okudu.)
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=