HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 5

Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 48 2290 Hakkı Şinasi Paşa: "-Merkez-i umûmî hesâbâtı alamaz ki, efendim hesâb versin. Bu usûl dün- yânın her Salîb-i Ahmer'inde cârîdir". [47] Tevfik Salim Bey: "-Maksad yalnız hesâb işi değildir. Belki merkez-i umûmî tarafından sebeb gösterilerek hesâbâtı daha almadık. Binâenaleyh hesâb veremeyeceğiz denebilir. Eğer harb çok uzun sürecek olursa bütün salâhiyet merkeze intikâl etmiş olur. Nitekim Harb-i Umûmî esnâsında böyle olmuşdu. Merkez-i umûmî bütün salâhiyet ve kuvvetini heyʼet-i idâreye verdi. Heyʼet-i idâre de bir kişiye verdi. Hilâl-i Ahmer bu sûretle idâre edildi. Bendenizce ne Salîb-i Ahmerlerden ne başka bir yerden akıl öğrenmek ihtiyâcı yokdur. Geçirdiğiniz vakʻa bizim için kâfi bir ders teşkîl eder". Hakkı Şinasi Paşa: "-Fevkalâde ictimâʻ olabilir. Fakat alelâde ictimâʻ olamaz. Alelâde ictimâʻ için mutlakâ büdcenin tedkîki lâzımdır". Niyazi Bey (Üsküdar): "-Bendeniz meclis-i umûmînin ictimâʻından maksad yalnız büdcenin tedkîki değildir. Merkez-i umûmînin cemʻiyet muʻâmelâtının kontrol ve murâkabesidir. Büdce için esbâb-ı mûcibe gösterilir, harb dolayısıyla hâzırlanamadı denir. Meclis-i umûmî de gösterilen delîller muvâfıksa kabûl eder. Fakat hiç olmazsa diğer işleri kontrol eder". Celâl Bey: "-Haydar Beyefendi söyledi, Salîb-i Ahmer nizâmnâmeleri bizden daha çok tecrübe mahsûlüdür. Harb esnâsında meclis-i umûmî ictimâʻ edemez. İctimâʻ edemediğinden bir zarar da olamaz. Onun için bu böyle kalmalıdır. Beyefendilerden biri buyurdular ki, 'acı tecrübeler gördük, cemiyet bir adamın elinde kaldı…' Bu sözü bendeniz reddediyorum. Mâddeten isbât etsinler. Mer- kez-i umûmî bir ferdin elinde kalamaz ve kalmamışdır. Bu hakâreti kendilerine reddederim. Merkez-i umûmî bir ferd elinde kalamaz ve kalmadı. Bunu defaʻâtle tekrâr ediyorlar, tekrâr etmesinler! İşte bu kadar! Başka cevâb vermeyeceğim!" Reîs: "-Hiçbir arkadâş yokdur ki, Hilâl-i Ahmer'in gerek sâbık ve gerek hâl-i hâzır heyʼetini minnetle yâd etmesin. Hiçbir arkadâş bu heyʼetlere karşı gösterdiği mesâʻîden dolayı şükrân ve min- netdârlık hâricinde bir his ile mütehassis değildir". Tevfik Salim Bey: "-Sekiz senede bir kongre akdetdik. Geçen seneki kongre sekiz senelik bir mesâʻînin hesâbını gördü. Böyle senelerden sonra verilecek mütâlaʻânın ne derecede doğru olacağını nazar-ı dikkat-i âlînize arz ederim. Birçok işler yapılmış ve sekiz sene sonra bunlar hakkında tedkîk edip doğru ve iyi bir hüküm vereceğiz. Bunun hiçbir fâide-i ameliyesi yokdur. Arzu etdikleri kadar reddetsinler. Benim vesâikim vardır. Merkez-i umûmînin karârı vardır. Yapılacak işlerin, alışveriş işlerinin nizâmnâme mûcebince oradan çıkması lâzım gelirken bunun harb zamânında külfeti mûcib olduğundan dolayı heyʼet-i idâreye bırakılmışdır. İdâre komisyonunda aʻzâ iken dört senelik mer- kez-i umûmî zabtını okudum, bu karâr vardır. Sonra fiʻlen heyʼet-i idâre de birçok âcil mesʼeleleri müfettiş-i umûmîye havâle etmişdir. Bendeniz müdâfaʻalarını kendi hesâbıma keen lem-yekün adde- diyorum. İsterlerse vesâkiyle birlikde gelecek ictimâʻda arz ederim". Haydar Bey: "-Eğer müsâʻade ederseniz Lehistan Salîb-i Ahmeri'nin nizâmnâmesindeki Fran- sızca mâddeyi okuyayım". (Fransızca mâddeyi okudu.) Haydar Bey: "-Efendim, asıl mesʼele harb senelerinde Hilâl-i Ahmer merkezi son derece meş- gûldür. Fen komisyonu, mâliye komisyonu, [48] mübâyaʻât komisyonu gibi birçok komisyonlar te- şekkül eder, nasıl olur da heyʼet-i umûmiyeye hesâb verirler? Daha birkaç Salîb-i Ahmer var". Salahaddin Bey: "-Efendim, bu mâddede 'meclis-i umûmînin celb ve daʻveti gayr-ı mümkin bir hâle geldiği takdîrde' diye bir kayıd mevcûddur. Şu hâlde harb zamânı da olsa eğer celb ve daʻvet

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=