HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 5

Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 49 2360 [108] Neşet Ömer Bey: "-Bendeniz her üç merkezin ayrı ayrı çalışmasını daha münâsib ve muvâfık görüyorum". Mehmed Celâl Bey: "-Efendim, bu şekli bir kere tecrübe edelim. Eğer muvâfık gitmezse gele- cek seneki kongrede bu şekli değiştirebiliriz. Tecrübe her şeyi halleder. En kısa tarîk budur". Hakkı Şinasi Paşa: "-Efendim, İstanbul her vilâyet gibi küçük değildir. Ayrı ayrı üç vilâyet ka- lırsa daha iyi olur. Ben buna tarafdârım". Reîs: "-Başka bir mütâlaʻa var mı? Celâl Sâhir Beyefendi'nin teklîfleri anlaşılmışdır. Bu teklîfi kabûl buyuranlar lütfen el kaldırsın. (Eller kalkar.) Kabûl olunmamışdır". Reîs: "-Şu hâlde 88'inci mâddeyi kabûl buyuranlar el kaldırsın. (Eller kalkar.) Kabûl olundu. 89'uncu Mâdde- Kazâlarda şuʻbe teşekkül edebilmek için lâ-ekâl yirmi aʻzânın ictimâʻı lâzım- dır. Mâddeyi kabûl buyuranlar lütfen el kaldırsın. (Eller kalkar.) Kabûl olunmuşdur. Mâdde 90- Kazâ meclis-i umûmîleri kazâ dâhilinde mukayyed aʻzâ-yı âmilenin ictimâʻıyla te- şekkül eder. Reîs intihâb olununcaya kadar kazâ şuʻbe reîsi meclisi açar. Nisâb-ı ictimâʻın mevcûdi- yeti tahakkuk edince reʼy-i hafî ile bir reîs ve bir de kâtib intihâb olunur. Müntehab reîs celseyi küşâd ve idâre eder " . Âkil Muhtar Bey: "-Müsâʻade buyurur musunuz efendim? Buradaki aʻzâdan murâd aʻzâ-yı âmiledir. Eğer yalnız aʻzâ kelimesini kullanacak olursak tefehhümde müşkilâtı dâʻî olur. Zannediyo- rum ki, halka îzâhât vermek lâzım gelecekdir. Keyfiyet tasrîh olunursa daha iyi olur, efendim". Reîs: "-Efendim, Âkil Muhtar Beyefendi'nin bir teklîfleri var. Tensîb buyurursanız bu fasılda veya mevâdd-ı umûmiye meyânında 'mâddelerde mezkûr olan aʻzâ, aʻzâlara âid …'nci mâddenin üçüncü fıkrasında mezkûr olan aʻzâdır' diye bir mâdde koyalım". Sadi Bey (Beyoğlu): "-Aʻzâ denince zâten ayırıyor. Maʻlûm-ı âlîniz cemʻiyetin aʻzâ, muʻâvin, fâhir ve dâimî nâmıyla dört sınıf aʻzâsı vardır. Okunduğu vakit anlaşılıyor ki, mâddedeki aʻzâ taʻbî- rinden murâd, eskiden aʻzâ-yı âmile ıtlâk olunan sınıfdır. Hiç iltibâs yokdur". Salahaddin Bey: "-Bir mâdde ile umûmî bir hüküm vazʻ etmek daha doğrudur". Reîs: "-İleride mevâdd-ı umûmiyeye bir mâdde zammı sûretiyle sarâhat verilmek üzere doksa- nıncı mâddeyi aynen kabûl edenler el kaldırsın. (Eller kalkar.) Kabûl olundu. Mâdde 91- Meclis, müzâkerâtını aʻzamî üç günde ikmâl eder. Kabûl buyuranlar lütfen el kaldır- sın. (Eller kalkar.) Kabûl olundu, efendim. Mâdde 92- Meclis-i umûmî yirmi aʻzâ bulunmadıkça toplanamaz. İlk ictimâʻda ekseriyet ol- mazsa ictimâʻ bir hafta sonraya taʻlîk ve keyfiyet iʻlân edilir. İkinci ictimâʻda aʻzânın adedi ne olursa olsun, meclis açılarak müzâkereye başlanılır " . Celâl Sâhir Bey: "-Bu mâddede kazâlarda şuʻbe teşekkül edebilmek için lâ-ekâl aʻzânın ictimâʻı lâzımdır, deniyor. Demek ki, on sekiz aʻzâ olsa şuʻbe teşekkül edemeyecek. Bendeniz her kazâda yirmi aʻzâ bulunamayacağını zannediyorum". Reîs: "-Kazâlarımızda yirmi aʻzâ yokdur, daha çok aʻzâ vardır. On sekiz aʻzâ ile toplanamazlar- sa o adedi yirmi, yirmi beşe [109] çıkarırlar toplanırlar. Bu vârid değildir. Mâddeyi kabûl buyuranlar lütfen el kaldırsın. (Eller kalkar.) Kabûl olundu. Mâdde 93- Kazâ şuʻbeleri meclis-i umûmîleri her Teşrîn-i Evvel bidâyetinde başlamak üzere

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=