HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 5

Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 49 2363 Ömer Lütfi Bey: "-Zannediyorum ki, köylere, mahallelere masraf salâhiyeti vermek doğru de- ğildir. O mahalleye, o köye ne gibi masraf edilmek lâzım gelirse merkeze bildirirler. Derler ki, biz üç oda tutacağız. Kirâsını verin. O zamân merkez verir. Eğer mahalle ve köylere masraf salâhiyetini verirsek, sonra işin içinden çıkılmaz. Fukarâya yardım etdik, filân yere sarf etdik derler. Tahsîl olunan bütün para masraf olur gider, merkez-i umûmîye de beş kuruş para gelmez. Binâenaleyh bendeniz bu mâddenin tayyını teklîf ediyorum. Yalnız vâridâtlarını tedkîk ederler kaydı konsun". Salahaddin Bey: "-Mahallede meclis-i umûm[î]ye lüzûm yokdur. Merbût bulunduğu kazâ mec- lis-i umûmîsi bu işi yapar". Hamdi Suad Bey: "-Bu İstanbul'da mahalle teşkîlâtı oldukça ilerlemişdir. Gerek İstanbul'da ge- rek Üsküdar ve Beyoğlu'ndaki şuʻbeler toplanmış, bir oda tutmuşlardır. Az çok para topluyorlar, aʻzâ yazıyorlar. Eğer bunlara ufacık masraflar için bile salâhiyet vermezsek, her bir şeyden onları mahrûm edersek bir iş göremezler". Ömer Lütfi Bey: "-Vilâyet merkezlerinin kazâ ve nâhiye şuʻbelerinin yapacakları masraf bile mukayyeddir. Aşağıda mâddesi gelecekdir. Vilâyetlere bile verilmeyen bir hakkı, mahallelere bırak- mak nasıl olur? Hamdi Beyefendi'nin dedikleri doğrudur. Fakat bir defa bunların masraf salâhiyetini tanırsak sonra bunun sonu Hilâl-i Ahmer'in vezâifi meyânına giren ve girmeyen birçok muʻâvenetlere kadar gider. Aʻzâ fahrîdir. Merkez azl edemez, bir şey yapamaz. Yapılan olduğu ile kalır. Bunun için bendeniz mahalle ve köy heyʼetlerinin masraf etmelerinin menʻ edilmesi ve eğer bir masrafa lüzûm varsa muhakkak heyʼet-i merkeziyenin muvâfakatının alınmasını lüzûmlu görüyorum". Halil Bey (Erzincan): "-Masârıfât için bir had koymak lâzımdır. Meselâ, köyler senevî şu kadar liraya kadar sarfiyât icrâsına meʼzûndur demelidir. Köyler İstanbul'a makîs değildir. Esâsen 15-20 lira senevî vâridât olur. Onu da masraf etdik derler. Çıkar gider. Her hâlde bir had koymak lâzımdır". Haydar Bey: "-Efendim, birçok Salîb-i Ahmerlerde bir şuʻbe veya merkez teşekkül etdiği vakit ilk senenin vâridâtını masârıf-ı teʼsîsiye olmak üzere kendisi alır. İkinci seneden iʻtibâren nizâmnâme mûcebince merkez-i umûmîye gönderir. Bendeniz de yeni teessüs eden bir merkez veya şuʻbenin ilk senesi vâridâtını lüzûm görürse kendi masârıf-ı zarûriye-i teʼsîsiyesine sarf etmesine meʼzûniyet verilmelidir, kanâʻatindeyim". Hüsnü Hâmid Bey: "-Halil Beyefendi'nin buyurdukları gibi bir had taʻyîni pek muvâfıkdır. Zarûrî masraflarını bu had dâiresinde kendileri yapabilmelidir". Sabur Sami Bey: "-Bu mahzûr neden yalnız köyler ve mahalleler hakkında vârid olsun? Köy nasıl ise vilâyet de öyledir. Mâddenin aynen kabûlünü teklîf ederim". [112] Hakkı Şinasi Paşa: "-Aşağıda bir mâdde gelecek. Vilâyet merkezleri de masraf husûsunda mukayyeddir. Müsâʻade buyurursanız orada müzâkere edelim, görüşelim". Reîs: "-Bu mâdde hakkında başka bir mütâlaʻa yokdur değil mi efendim? Ömer Lütfi Beyefendi tayyını teklîf ediyorlar. Tay teklîfini kabûl edenler lütfen el kaldırsın. (Eller kalkar.) Mâddenin tayyı kabûl edilmemişdir, efendim. Şu hâlde mâdde aynen ibkâ olunmuşdur. Mâdde 112- Bir reîs, bir veznedâr ve bir kâtibden ibâret olan köy heyʼetinin vazîfeleri 1) Aʻzâ adedini teksîr ve âidâtını cibâyet etmek, 2) Her sene Eylül'de bir senelik vâridât ve masârıfât ve muʻâmelâtını merbût bulunduğu nâhiye heyʼetine bildirmekdir. Kabûl buyuranlar lütfen el kaldırsın. (Eller kalkar.) Kabûl olundu.

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=