HİLÂL-İ AHMER MECMÛʻALARI / CİLT 5

Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmû‘ası Sayı 49 2364 Mâdde 113- Köy heyʼetleri efʻâl ve icrââtından dolayı merbût bulundukları nâhiye heyʼetlerine karşı mesʼûldürler " . Remzi Bey: "-Burada 'vâridât ve masârıfât' kelimeleri zâiddir. Mâdemki efʻâl ve icrâât deniyor, masârıf da efʻâle tâbiʻdir. Tashîhi lâzım gelir". Reîs: "-Vâridât ve masârıfât kelimelerinin tayyıyla mâddeyi kabûl buyuranlar lütfen el kaldır- sın. (Eller kalkar.) Kabûl olundu. Mâdde 114- Yeni teessüs eden her şuʻbe idâreten merbût bulunduğu şuʻbe veya merkezlerce ve merkez-i umûmîce ale'l-usûl tasdîk edilmedikçe faʻâliyete geçemezler. Kabûl buyuranlar el kaldırsın. (Eller kalkar.) Kabûl olundu. Mâdde 115- Merkez ve şuʻbeler cemʻiyetin nizâmnâme-i esâsîsine ve bütün nizâmât ve taʻlîmâtı- na tevfîk-i harekete mecbûrdurlar. Kabûl buyuranlar lütfen el kaldırsın. (Eller kalkar.) Kabûl olunmuşdur, efendim. Mâdde 116- Hilâl-i Ahmer Cemʻiyeti'nin merâkiz ve şuʻabâtı heyʼetlerinden kurʻa veya müd- detleri hitâmında çıkanların tekrâr intihâbları câizdir. Bir mütâlaʻa var mı? Kabûl edenler el kaldırsınlar. (Eller kalkar.) Kabûl olundu. Mâdde 117- Şuʻbe meclis-i umûmîsinin karârları, merbût bulunduğu merkez meclis-i umûmîsi- ne gönderilerek oraca tedkîk olunur. Merkez-i umûmîsinin mukarrerâtı ve teklîfâtı merkez-i umûmîye irsâl edilir. Kabûl buyuranlar el kaldırırlar mı? (Eller kalkar.) Kabûl edilmişdir. Mâdde 118- Mecâlis-i umûmiye mukarrerâtı ekseriyet-i mutlaka ile ittihâz olunur. Kabûl buyuruluyor mu efendim? (Eller kalkar.) Kabûl edilmişdir. Mâdde 119- Aʻzânın bir reʼyi vardır. Tesâvî-i ârâ vukûʻunda reîsin bulunduğu tarafın reʼyi mü- reccahdır. Mâddeyi kabûl eden el kaldırsın. (Eller kalkar.) Kabûl olundu. Mâdde 120- Mecâlis-i umûmiye karârları bir zabıtnâmeye derc edildikden sonra zîri riyâset edenler ile vilâyât ve kazâlarda aʻzâ-yı mevcûdeden beş ve nâhiyelerden üç zât tarafından imzâ edilir. Kabûl buyuranlar el kaldırsın. (Eller kalkar.) Mâdde aynen kabûl edildi". Abdülkadir Bey: "-Mâddeler müzâkere edilirken umûmî meclisde, murahhas-ı askerînin de bir reʼyi olmasını teklîf etmişdim. Fakat bu husûs, mevâdd-ı umûmiye arasında zikredilmek üzere teʼhîr edilmişdi. Onun yeri gelmişdir. Der-hâtır etdiriyorum. Lütfen takrîr tedkîk olunursa mesʼele tezâhür eder. Murahhas-ı askerînin bir reʼyi olması, zannediyorum meclisin ekseriyetini sarsacak kadar kuv- vetli bir reʼy değildir. O murahhasın da bir emeği geçmişdir. Senelerce belki aynı vazîfeyi îfâ etmek şartıyla çalışmışdır. Elbette onun da musîb bir fikir dermeyân etmesi mümkündür. Murahhas-ı askerî- nin [113] bundan mahrûm edilmemesini aʻzâ-yı muhteremeden ricâ ederim". Reîs: "-Beyefendi, müsâʻade buyurunuz. Geçen ictimâʻın zabtını tedkîk edelim. Eğer bu mesʼe- le münâkaşa edilmiş ve reddedilmiş ise heyʼet-i umûmiyece yeniden müzâkeresine imkân kalmaz". Abdülkadir Bey: "-Bendenize öyle geliyor ki, bu mâdde teʼhîr edildi. Mevâdd-ı umûmiye sı- rasında ilâve edilecekdi. Şimdiye kadar murahhas-ı askerî kongrede zâten bulunuyordu. Fakat reʼyi yokdu".

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=